Jack Vanzet, 24 yaşında Melbourne/Avustralyalı görsel sanatçı, sanat yönetmeni ve müzik prodüktörü; 14 yaşında davul çalmaya başlamış, ancak bilgisayarla haşır neşir olmasından sonra gerçekten yapmak istediği müzik için önünde herhagi bir engel olmadığının farkına varıp 2010 yılında yayınladığı birbirine bağlı 8 şarkıdan oluşan mixtape’i Unfinished Business‘la Thrupence adını taşımaya başladı. Yaklaşık 16 dakika süren Unfinished Business, çoğu sanatçının anlam ifade eden doğal elektronik müzik yapma çabalarının kolay olmadığını ancak yapılabilir olduğunu kanıtladı.

2011 yılında Monash Üniversitesinden “Best Illustrator” sıfatıyla mezun olan Jack Vanzet, bir yandan görsel sanatlarla ilgilenirken bir yandan da müzik prodüktörü kimliğiyle masalsı mixtape’i ‘Serenade​/​Promenade‘i yayınlayarak dream pop ve chillwave’in en sakin yüzünü pseudo classical piyanolarla buluşturdu. Küçükken annesinin dinlediği Deep Forrest, Massive Attack ve Portishead gibi isimlerin müziğinde yarattığı karanlık etkinin açıkça görüldüğü şarkı ‘Swashbuckle’ ve bence albümün en dikkat çekici iki şarkısı olan ‘Summer Blaze’ ile huzurlu, ‘Genie’ ile sert yönünü ortaya çıkarttı.

2012’nin Mart ayına gelindiğinde hali hazırda bulunan Thrupence‘in ilk EP’si ‘Voyages’, etkinlik yönetimi okuyan bir arkadaşının “EP’ni yayınlamak ister misin?” sorusuyla hayat buldu. Bandcamp’de yayınlandığı ilk 24 saat içinde binlerce kez indirilip promosyona gerek kalmadan iyi müziğin karşılığı olarak öne çıkan albümlerden biri oldu. Albüme adını veren parça ‘Voyages‘la başlayan yolculuk “ağlayan kadın” sample’ı ile dikkat çekti. Gitarlarını erkek kardeşinin çaldığı ‘Folds’, albümün karanlık ve soğuk bir çizgide ilerlediğinin göstergesiydi. Minimal seslere bezenmiş ‘Winston’, şiirsel adı ve chillwave mutluluğuyla ‘Synchronous Bloom’ diğer iki mixtape ile karşılaştırıldığında albümün çok daha özenli olduğunun ve Jack Vanzet‘in müzik adına daha ciddi işler yapmaya başladığının kanıtıydı. Aksak ritmi ve basslarıyla yormadan sakinleştiren ‘Parlay’ sonrası Serenade​/​Promenade‘de etkilendiği müziklerden ayrılıp başlı başına muhteşem bir şarkıya dönüşen ‘Swashbuckle (Seabed Stroll Redo)’yu ikinci dakikası itibariyle insanı kara deliğe çeken ‘Everforever’ takip etti. Albümde bulunan iki bonus şarkıdan biri olan ‘Kickshaw’un ahengine kapılmak yetmezcesine diğer bir bonus şarkı olan ‘This House Is Full Of Water’, ilerledikçe geçirdiği değişimi ancak yaylılar girdiğinde fark edebildiğiniz, yerinde bir kapanış yaptı. Kendi yaptığı albüm artworkleri ve Voyages’a sonradan eklenen şarkı ‘Stop Using Logic’e yaptığı video ile görsel yönünün de müzik kadar iyi olduğunu gösterdi.

Voyages‘dan hemen 7 ay sonra 2007-2010 arası uğraştığı tamamlanmamış ve taslak halinde 13 şarkılardan oluşan mixtape ‘Thoughts”u yayınladı. Dinginliğin ön planda olduğu albümde harika bir sample olan ‘Thoughts 4″, deneysel ve post rock kimliğinin ortaya çıktığı ‘Thoughts 8″ ve başarılı vokalleriyle ‘Thought 11″ mixtape’in dikkat çekici şarkıları oldu.

Avustralya’nın elektronik müzik adına en yetkili ismi Future Classic‘in radarına girmeyi başaran Thrupence, Ağustos ayında Future Classic desteğiyle yeni mixtape’i ‘Lessons’dan “Aman Tanrım!” dedirten şarkısı ‘Don’t You Mind’ı yayınladı. Zirve gözüyle baktığım ‘Don’t You Mind’, Jack Vanzet‘in geldiği son noktaydı. Tekrar Future Classic adı altında Lessons’dan yayınlanan diğer bir şarkı ‘Silk’ oldu. ‘Thoughts”da sinyallerini vermiş, ‘Silk’de profosyonelce kullanılan uzak doğu esintileri albümün geri kalanı için büyük bir heyecan yarattı. 7 Kasım’da Bandcamp ve Soundcloud üzerinden yayınlanan ‘Lessons’, ilk haftasında “sold out” mertebesine erişti. ‘Intro’ ve ‘Hmm’ ile açılış sonrası ‘Don’t You Mind‘ ile kendini bir kez daha gösteren albüm, ‘Diamond Drips’ ile neşeli bir yöne kaydı. ‘Silk’ sonrası geçiş yapan Rust ardından ‘Fish Fingers’ ve deep sound’uyla saran ‘Orpheus‘la bir bölüm bitmiş oldu. Özenle hazırlanmış bir techno setinde yer verilse hiç sırıtmayacak şarkı ‘Barons & Lords’ sonrası ‘Tantrum’ ile ağırlaşan ‘Lessons’, gitarıyla büyülerken albümün en uzun şarkısı olan ‘Romania’ sert kickleriyle kendini sevdirdi.

Konserlerinde klavyenin arkasında çocuk olmak istemediğini ve yaptığı müziği canlı enstrümanlarla da çalmak istediğini söyleyen Thrupence, ortak bir stüdyo açtığı ve bir kaç kez birlikte sahne aldığı Chet Faker ile bu soruna da yavaş yavaş çözüm bulmuş gözüküyor. En yakında canlı dinlemek dileğiyle…

JACK VANZET | BANDCAMP | SOUNDCLOUD