Albüm Puanı: 8.0/10
Yayımlanma Tarihi: 18.06.2014
Label: ANTI-, Transgressive Records
Öne Çıkan Şarkılar:
1 Hotel
2 Palace
3 Refuge
“Ölüme bakmak için çok fazla açı var ve hepsi de depresif olmak zorunda değil” Peter Silberman (The Antlers vokali)
Amerika’da Anti, İngiltere’de ise Trangressive etiketiyle çıkan The Antlers‘ın son albümü Familiars‘la buluştuk. Böylece Brooklyn’in kalbi kırık üç kahramanının beşinci albümüne de kavuşmuş olduk. The Antlers’ın saklı bir havası var benim üzerimde her zaman. Çıkardıkları beş albümden ikisi bağımsız olarak kaydedildi. Benim için çok değerli albümler onlar mesela. Böyle kimseye anlatmak istemediğiniz, bahsetmekten çekindiğiniz sırlarınız gibi The Antlers.
Kendi kendilerine, emin adımlarla büyüdüklerine ben şahsen şahit oldum. Chris Coady’nin albümün yapımcısı olduğunu duyduğum zaman biraz tarzın hasar göreceğine dair düşüncelerim olmuştu. Ama şimdi albümden önce iyi veya kötü düşündüğüm her şey için utanç duyuyorum. Çünkü eski Antlers, beni bu denli etkilemeyi başaramamıştı. Lykke Li’nin albümleri hüzünlü çocukluk, umarsız gençlik ve çaresiz yetişkinlik başlıkları altında inceleyebileceğimiz üçlemeden oluşuyorsa, The Antlers’ın tüm albümleri de benzer şekilde ilerliyor. İlk albümleri 15 yaş bunalımından öteye gidemezken, daha sonra gittikçe büyüyen ve olgunlaşan bir The Antlers görüyoruz. Ama Wes Anderson gibi, The Antlers’da başyapıtını ortaya çıkarmak için 2014’ü beklemiş. Bu yıl birçok isim gibi The Antlers’da ulaşabileceği en zirveden bizlere sesleniyor. Söylemeden geçemeyeceğim, bu trompetleri kullanmak sadece Bon Iver’in özelliği olarak kalacak sanıyordum. Bir tek Justin Vernon düşünmüş olamazdı bu detayı. Neyse ki, The Antlers da zirveye, trompet tuşlarına basarak çıkmış!
İlk klibin sahibi Palace ile açılışı yapan albüm, oturduğunuz yerden Norveç sınırına ulaştıracak kadar hayal gücünü ayaklarınızın altına seriyor. Klavye dokunuşları, Peter Silberman’in bu dünyaya ait olmayan vokalleri ve tüm albümde karşımıza çıkacak altın varaklı üflemeliler hatta daha çok trompetler, sizi kapıda karşılandığınız bir kutlamadan içeriye davet ediyor. Palace’ın sonlarına doğru patlayan davullar, sekiz farklı renkte yıldızı görmenizi sağlayabilir. Doppelganger, albümün ikinci şarkısı. Heroes’daki Nikki veya X-Men’deki Mystique karakterinin özelliğine, eski çağlarda Doppelganger deniyormuş, bazı bölgelerde yeti yerine doppelganger’lardan korkulurmuş. Şarkının ürkütücü trompetini ve piyanosunu buna bağlayabiliriz. Vokal de oldukça puslu. Lana Del Rey’i sekizle çarpıp erkek yapın, öyle bir vokal. Peter Silberman sesini o kadar inceltiyor ki, kiminle düet yapmışlar diye kısa bir süre araştırma yaptım. Sonra anladım neyse ki. Adamsın Peter.
Hotel bana göre albümün en ama en değerli şarkısı. Benim için albümün adının Familiar olması, Hotel şarkısını dinleyince anlam buldu. Çünkü çok tanıdık şarkının sözleri. Daha sonra Palace klibini hemen sonra Hotel klibini izledim ve kliplerdeki hisler de çok tanıdık. Boşluk hissi, ben dahil etrafımdaki birçok insanın problemi çünkü. Beş dakika sonrasını dahi görmek istemeyen birini tanıyorum. Bir otelde check out yaptığınız an, adınızın nasıl yazıldığı, okunduğu önem taşımaz. Bu duygu hepimize tanıdık. Her gidiş biraz yitmektir çünkü. Nereden, nereye olursa olsun. Beste, sözler, vokal, saksafonlar, bas gitar, hepsi o kadar ustaca yerini almış ki, yıkılan bir binayı izlemekten zevk alabilecek bir insana dönüşüyorsunuz. Albümün ikinci klibi de Hotels için çekildi. Dördüncü şarkı Intruders ile anlıyoruz ki The Antlers ağzını bozmuş. Diğer şarkılarda da karşılaşıyoruz bazı söylemlerle ama dördüncü şarkıda kesinlik kazanıyor. Bu bana aşırı samimi geldi. Albümün genelindeki ağız bozukluğu, albümü daha da tanıdık hislere bürüyor. Director ve Revisited‘de albümün genelindeki ağır aksak davullar devam ediyor. Ama bir gram sıkmıyor insanı. Peter Silberman’ın her seferinde başka bir kılıkla karşınıza çıkan vokali, boşalan bardakları defalarca doldurtabilecek güçte.
Sonraki şarkı Parade. Adını görünce albümün neşeli şarkısı bu olacak diye düşündüm. Nitekim öyle. Davullar yine aksak ama ziller biraz daha hareketlendiriyor. Ama The Antlers yine küfürü ediyor ve modunuzu değil sadece ritminizi renklendirdiğini anlıyorsunuz. Fucking huge parade! Gidin başımızdan!
Albümün sondan bir önceki şarkısı Surrender, ufak öfke patlamalarıyla dolu. İsyan teslim olmayı getirir. Tanıdık geldi mi? Ya da does it sound familiar? Kapıda karşılandığımız albümden, Brooklyn’in kalbi kırık üç adamına daha çok benzeyerek ayrılıyoruz. Refuge’ye sıra geldiğinde buruk veya bungun da olabilir, bambaşka hislerle gökyüzüne doğru yol alıyoruz. Buradan aşağısı çok karanlık ve çok gereksiz görünüyor. Yazın tüm ağırlığını üzerinizden atmak isterseniz The Antlers – Familiars albümü tam aradığınız ilaç. Aynaya bakmak gibi biraz. Uyarmadı demeyin. Aman ağzınızın tadı kaçmasın.
Siz de artık Brooklyn üflemelilerine aşıksınız değil mi?