60’larda elektronik ekipmanlar müzik prodüksiyonlarında kullanılmaya başlanmıştı. Synthesizer’lar, 70’lerde psychedelic rock ile tüm dünya tarafından duyulur oldu. 80’lerin sonunda daha stabil, kullanılabilir aletler piyasaya çıktı. Bu aletler hiphopçıların çok hoşuna gitti çünkü onlar “rap” ile dertlerini anlatmak istiyorlardı ve çoğu müzisyen değildi. Beat’lerini bilgisayarda yapıp üstüne dırdır etmeye başladılar.
90’larda beat’ler daha ön plana çıkmaya başladı. Hiphop altın çağını yaşarken beyazlarda onlara özeniyordu ama onlar kadar gansta değillerdi. Başlarda o ince sesleriyle ezik ezik rap yapmaya çalışan beyazlar bir ergen atarından öteye gidemeyip tarihin tozlu sayfalarında yerlerini aldılar.
İşte burada tez-antitez-sentez mevzusu devreye giriyor. Başka kültürün ürettiği değerleri kopyalayıp kendinize mal edemiyorsunuz. Canım ülkem de bundan muzdarip. Boktan bir rock şarkısının önüne bacı, kardeş, buğday, gelin gibi lirikler yazıp “anadolu rock” diyen bir milletiz biz. Aynı sorun “arabesk rap”, “techno pop” vs. içinde geçerli. İki şeyi yanyana koyunca sentez olmuyor, yedireceksin birbirine. Halbüki bu topraklarda ne müzikler var her janrın içine eritip sentezleyebileceğimiz. Erkan Oğur baba, 1000 yıllık anadolu müziğini jazz’ın içine yediriyor ve sanki böyle bir müzik türü zaten varmışçasına dinliyoruz, hiç eğreti gelmiyor. Buyrun burdan yakın.
Ergen beyazlara dönecek olursak, Dj Shadow ’87 yılında ‘In/Flux’ isimli EP ile ilk defa birine “trip-hop” kelimesini kullandırtıyor bir mecmuada. Çünkü bu artık hip-hop değil diyorlar. Shadow, Amerikan olsa da asıl üretim Avrupa’da başlıyor. 90’lı yılların başında, Massive Attack ve Portishead ile yeni bir janr piyasayı hareketlendiriyor. Elektronik altyapı kullansalarda enstrümanlarından vazgeçmiyorlar. Bu insanlar batı İngiltere’de pis, kasvetli bir liman şehri olan Bristol’den. Nüfusun çoğu işçi ve siyahi oranı gayet fazla. Gözünüzde canlandırabilirsiniz. Sisli günbatımları, paslı gemiler, işten bitkin çıkıp eve gitmeye çalışan modern köle işçiler. Manchester, yorkshire gibi şehirlerden atarlı brit-rock grupları çıkarken bristol’de trip-hop üremesi garip olmasagerek.
90’ların sonunda elektronik müzik zıvanadan çıkıyor. Detroit techno, Chicago house, Euro trance, EDM sahnesini kavururken beatmaker’lar alternatif işlerine devam ediyorlar. Trip-hop, 2000’lere doğru tanımlanamaz bir hale geliyor. O eski kasvetli sounda artık “bristol sound” diyoruz ve artık nostaljik bir janr diyebiliriz. Prodüktörler kendilerince başka alanlara yöneliyorlar. Ninja Tune, Dj’leri trip-hop’ı, breakbeat’e (Amon Tobin), bazen etnik sound’lara (Bonobo), Jazz’a (Dj Food), tekrar hiphop’a (DJ Vadim, DJ Krush) çekiyorlar. Warp Records, daha elektronik devam ediyor. Fransa’da birçok hiphop Dj’i, sınırsız sample dünyalarında her sesi denemekten geri durmuyorlar (Wax Tailor, DJ Cam, Guts). Chillout, downtempo ve ambient belli tekniklere veya atmosferlere bağlı kalıp bu gruptan ayrılıyorlar ama hepsi aynı kökenden geliyor. (ambient biraz farklı kalabilir, ambient müziği Erik Satie’ye dayandıran artikeller görmüşlüğüm var)
Sonuç olarak trip-hop kesinlikle “urban”, yani şehirli müziği oluyor. Orta sınıf insanların, Fight Club filminde geçen “biz dünyanın dans eden boklarıyız” temasındaki sessiz çığlıkları gibi. Sistemi eleştiren ama ondan kaçamayacak kadar entegre olmuş neslin müziği. İstanbul’a da cuk diye oturduğunu düşünüyorum. Zira heryeri çamur, trafik, yıkık, inşaat, polis, suratsız insanlar vsvs.
“Urban Twilight”, serinin ikincisi ve karanlık beatlerden oluşuyor. Karanlık ama depresif değil, cool, azıcık hiphop’lı üstüne biraz jazzy. Afiyet olsun.
Tracklist
1-Dust brothers – “Corporate world”
2-Massive Attack – “Karmacoma”
3-Dining Rooms – “Subterranean Modern”
4-Guts – “Skunkfunk”
5-Dj Krush – “Slow Chase”
6-Dining Rooms – “maria”
7-Hardkandy – “Triage”
8-Kognitif – “Mes Nuits Blanches”
9-Dj Shadow – “Six Days”
10-Mononome – “Leaving”
11-Massive Attack – “Black Milk”
12-Quantifier – “Thread”
13-L’Orange – “The Night”
14-Wax poetic feat. Norah Jones – “Angels”
15-Kid Loco – “Tommy Hools”
16-Thallus – “End Of The Sky”
17-Klitbeats – “Hide Out”
18-Dj Cam – “Gangsta Shit”
19-Dining Rooms – “M.Dupont”
Görsel bana aittir.
EMP Museum in Seattle, 2014 ,Canon ae-1 / 50mm