Geç keşfettiğim isimlerden biri ile daha karşı karşıyayız. Hatta sanki bir ben bu zamana kadar bilmiyormuşum gibi hissettim. Bahsettiğim isim indie folk/folk rock icracısı Samuel Beam ya da müzikal yaşantısındaki adıyla Iron & Wine. İlk albümünü 2002 yılında çıkaran Iron & Wine o günden bugüne 5 stüdyo albümü, 3 canlı albüm ve çok sayıda EP çıkarmış.  Albüm detayına girmeden önce hikayenin en başına bir gidelim.

South Carolina’da doğup büyüyen Samuel Beam üniversite eğitimini resim üzerine alıyor. Sonrasında ise sinema üzerine de eğitim alarak bu alanda uzmanlaşıyor. Kendi halinde şarkılar yazıp bestelerken bir yandan da üniversitede öğretim üyeliği yapıyor. Bir gün kaydettiği bazı demoları müzik dünyasına yakın bir arkadaşına veriyor. Bir süre sonra kayıt stüdyou Sub Pop’un dikkatini çekiyor ve böylece Samuel Beam ya da artık yeni performans adıyla Iron & Wine hayatımıza girmiş oluyor. Benimkine girmesi 2013’ü buldu ama geç olsun güç olmasın değil mi?

2002’de gelen ilk albüm The Creek Drank the Cradle Samuel Beam’in ev stüdyosunda yazılmış, kaydedilmiş ve düzenlenmiş. Dinlerken nasıl aktı gitti anlamadım. Bu kadar net bir şekilde huzur veren ve bir an için olsun dikkati dağıtmadan kendini dinleten az indie albümü dinlemişimdir. Bol bol akustik gitar ve banjo sesleri duyabileceğiniz bu albümde Beam’in harika sesi enstrümanların güzelliği ile birlikte iyi bir denge oluşturmuş. Her şey çok ayarında; ne enstrümanlar vokalin önüne geçiyor ne de vokal o güzelim gitarları gölgelemeye çalışıyor. Upward Over the Mountain kesinlikle en sevdiğim, en çok takıldığım şarkı oldy.  Ardından da Weary Memory  ve Southern Anthem geliyor. Öylesine bir albüm ki sizi her bir şarkıda farklı bir ruh haline büründürüyor ve bu geçişler hiç de rahatsız edici olmuyor. Bazı albümleri mevsimlerle eşleştirmeyi severim. The Creek Drank the Cradle güneşli bir günde denize veya doğaya bakarak hayallere daldığınızda o ana çok iyi eşlik eder; ama pencerenin ardından karlar içindeki sokağı izlerken de o anı güzelleştirir orası kesin.

Hızımı alamadan tüm diskografiyi dinledim ama grup veya sanatçı fark etmeksizin debut albümlerin yeri bende her zaman farklıdır. Debut albümler hem başlangıç olduğu için hem de müzisyenin en doğal, en toy ve en amatör (bana göre tabii) halini yansıttığı için diskografilerde çok özel yere sahipler. Iron & Wine’ın ilk albümü dışındakileri sadece birer defa dinlediğimden aralarında seçim yapmakta zorlanıyorum henüz. Ama ilk albüm o kadar güzel ki henüz Iron & Wine dinlemeyip de keşfedecekler için çok iyi bir başlangıç. Sonra zaten devamı gelecek, buna emin olabilirsiniz.