Geçtiğimiz Çarşamba Zenith de Paris’de muhteşem bir şova imza atan Sigur Ros izleyenleri baştan sona hipnotize etmeyi başardı. Önceden bunu başaramadığı bi konser vermeyi başarmış mıydı? Bu adamların sırrı neydi? Jónsi’nin aklına çello yayını gitarıyla kullanmak nasıl gelebilmişti? Bir daha canlı dinleyebilicek miydik? Babam böyle pasta yapmasını nereden öğrendi? gibi beyin kurcalayıcı sorgulatıcı şeylere gerek yok, akışına bırak. Konser başlar başlamaz saat sabah sekiz akşam altı arası çalışan devlet dairesi psikolojisindeki ruhunuzu alıp İzlanda cennetinin dağına deresine suyuna buğday tarlasına götürüp iki nefes aldırıp insanlara Oh! Kolay kolay ölmem artık ben dedirtmeyi öyle güzel başarıyorlar ki anlatmaya nerden başlasak ? Klasik müzik orkestralarını aratmayan çok koordinasyonlu, mükemmeliyetçi senkronizasyonları, şarkılarla olağanüstü derecede uyumlu olarak seçilen görsel şovlarıyla bedeniniz umrumuzda değil deli gibi dans etmek isteyen diskoya gitsin biz ruhunuzu ödünç almaya geldik diyorlar adeta.
Siz de hiptonize olup görsel efektler nereye gidiyorsa oraya tıpış tıpış gidiyorsunuz, sonra elinde biranızla varsa sevgilinizi belinize dolayıp mest olup harmonik hareket salınımı yapmaya başlıyorsunuz..
Konser dört bir yanı tüllerle çevrili bir sahneye çıkan Sigur Ros üyelerinin lagið í gær ( the song from yesterday) isimi parçalarını seslendirmeleriyle başladı. Şarkının büyüleyiciliği bir yana grup üyelerinin sadece gölgelerinin görülebilmesi konserdekileri ayrı bir gizeme, yoğunlaşmaya sürükledi. Özellikle grup Ny Batteri’yi seslendirirken gitarını çalan Jónsi’nin gölgesinin devleşmesi sahne şovları açısından en göze batan gecenin en güzel düşünülmüş efektiydi, sonra birden perde kalktı.
Her parça sonrası büyük alkışa tutulan grup tülün kalkmasıyla minik minik gelişi güzel yerleştirilmiş ampül aydınlatmaları ve arkadalarında bulunan dev ekrandaki evren ve doğa temalı ilüzyonlarla şarkılarını söylemeye devam ettiler. Happipolla’dan Med Blodnasir’e doğrudan geçtikten sonra sahneden ayrılan grup alkışlar sonucu sahneye geri dönerek Glósóli (glowing sole) , yeni parçaları olan Kveikur, Svefn-g-Englar (sleepwalkers)’ ı okudular.
Agætis Byrjun albümlerinden Olsen-olsen ile E-bow, Brennistein,Vaka ve Varud da grubun seslendirdiği parçalar arasındaydı. Geceye Popplagid ( The Pop Song) isimli eserlerini seslendirirken Jonsi’nin gitarını çalmak için çello yayına başvurması, ve gitarını ağzına götürüp söylemeye devam etmesi son noktayı koydu . Bitmiş miydi ? Alkışlasak yine gelirler miydi ? Geldiler. Ama onlar da geceyi ve bizleri alkışlamak için geri dönmüşlerdi. Alkışladık gittiler, devam ettik. Sonra yine geri geldiler ama yine alkışladılar evet rüya bitmişti.
Uyandığımızda orjinal bir gölge oyunu oynadıktan sonra derin sularda boğulduğumuz ağaçlar yanarken dahi sonsuz huzurlu olduğumuz, kar yağarken havanın sıcak olduğu, çello yayına kapılıp gölgemizi kaybettiğimiz, buğday tarlasında çıplak ayak koşarken mutluluktan öldüğümüz, çölde yığıldığımız, galaksideki yıldızların notalara benzediği bir rüya gördüğümüzü hatırlar gibiydik. Günaydın demek hiç bu kadar acı olmamıştı !