Albüm Puanı: 7/10
Yayınlanma Tarihi: 11 Kasım 2014
Label: Dog Triump
Öne Çıkan Şarkılar:
1) Monument
2) Here She Comes Again
3) Skulls
Bir röportajda, Röyksopp üyelerinden Torbjørn Brundtland’a başarılarını neye borçlu oldukları soruldu. Kendisinin cevabı hemen yanında oturan küçük dev Robyn’i ve Röyksopp’un diğer ismi Svein Berge’yi güldürdü. Fakat Torbjørn biraz daha derinlemesine açıkladığında durumu gözlerini garip bir hüzün kaplıyor herkesin;
“Biz birbirimiz için her zaman iyi dileklerde bulunuyoruz. Elbette insanlar birbirlerine sürekli iyi şeyler söylüyor ama biz gerçekten isteyerek iyi dileklerimizi dile getiriyoruz. Bu yüzden de bu kadar huzurlu ve mutlu işler yapabiliyoruz. Başarı da bundan kaynaklanıyor.”
Dünyanın 5’ten fazla puan vermediği bir albüm The Inevitable End. Aynı zamanda ikilinin son LP’si! Müzik yapmayı bırakmayacaklar ama daha albüm çıkarmaya niyetleri yok. Tüm dünyanın vasat bulduğu bir albüme biz neden 7 puan verdik onu açıklamakta fayda var.
‘Something In My Heart’ EP’si yayınlandığı zaman Röyksopp’un kendini tamamen karanlığa doğru ittiğini ve onları seven herkesin de biraz içlerine dönmelerini sağlayacaklarını hissettirdiler. Jamie McDermott ile yaptıkları her işin muazzamlığı her zaman gözümüzün önündeydi. Susan Sundfor’un da katkılarıyla Röyksopp harika vokallerle çalışmaya başlayacaktı. Hemen ardından Robyn ile çalışacaklarını duyunca bende biraz çarpıntı olmadı değil. Birlikte çıkardıkları ‘Do It Again’ isimli mini albümleri ile çıktıkları dünya turunu adım adım takip ettik. Uzun süre ‘Do It Again’ şarkısının canlı performansını izlemeden güne başlayamadım. Başarı böyle bir şeydi işte. Müziği en derinden hissettirmek ve sahnede olağanüstü performanslar sergilemekti. 7 puanın biraz ‘Do It Again’ torpili yok diyemeyiz!
‘The Inevitable End’e gelince de albümde 7 Jamie Irrepressible, 2 Susan Sundfor, 3 Robyn ve 1 tane de Man Without Country ikilisinden Ryan iş birliği bulunuyor. ‘Here She Comes Again’ ile zirveye çıkan Jamie McDermott’un titreyen vokalleri sanki macera dolu bir film izlemişsiniz de sonunda hiçbir şey iyiye bağlanmamış, her şey çok kötü bitmiş hissi yaratıyor. Albüm sizi dans ettirmiyor. En fazla birazcık popo sallarsınız. Robyn’in sorgulattığı hayat Susan Sundfor’un yardım istekleriyle bezeniyor, etrafınızı saran Jamie duvarlarına da Ryan ortaklığında fark ediyorsunuz. Röyksopp’un genel olarak ağır ilerleyen bu albümünü başa sara sara dinleyip, Türkiye’ye gelmelerini beklemek de bize düşüyor. Teknik olarak synth’lerine ve ritmlerine alıştığımız Röyksopp, ‘Skulls’da kendi sesleriyle başlattıkları baş döndürücü yolculuğu albümün son şarkısı olan ‘Thank You’ (bonuslar tracklardan önce) da yine kendi sesleriyle koca bir teşekkür ile bitiriyor. Teknik açıdan bu albümün hiçbir eksikliği bulunmuyor. Günümüzde yeni ne varsa, bize de bunlara Röyksopp ile alışmak düşüyor.
‘The Inevitable End’ albümü için farklı bir şeyler denemek istedik ve Taner Turna ile şarkıları aynı anda dinleyerek bize hissettirdiklerini sizlerle paylaştık.
Nazlı S.: ‘Skulls’ karanlık bir yolculuğa çıkarıyor. Albüm başlamıyor da Röyksopp’la çok büyük parçalarımızı paylaşıyor gibi hissettiriyor. Hem de bu yolculuğa bizi kendi sesleriyle çekiyorlar ve şarkıda hiçbir şey olmuyor baktığında. Başladığı gibi bitiyor.
Taner T.: Bu şarkıyı dinlerken kuzey ülkelerinden birinde gerçekleşen ve yanlış bir tercih sonrası kontrolden çıkan robotların dünyayı istilaya başladığını hissediyorum. Kanamayan derin bir çizik gibi sanki.
Nazlı S.: ‘Monument’, ‘Do It Again’deki halinin bin kat üstünde. Robyn’i duymak zaten huzur verici. Ölümü ve gitmeyi anlatan bir havası var. Kuzey ışıklarının gökkuşağını çalması gibi… Albümün sonunda veda kesin. Monument de vedanın ilk çanları.
Taner T.: Karanlık çöktüğünde beni ormana çağıran gizli bir tılsımı var. Doğanın hem bir bütün hem de milyarlarca farklılıktan oluştuğunu fısıldıyor Robyn.
Nazlı S.: Bu daveti albüm bitene kadar kabul etmeyelim bence. Tılsımını da kulaklarımıza yerleştirelim. ‘Sordid Affair’in ortasına gelmeden duraksama yaşanıyor ve tekrar Ryan derin bir vokalle devam ediyor. Orada zaman da yavaşlıyor gibi hissediyorum ya da rüya gibi bir gerçek dışı bir atmosferle kaplanıyor her yer. Geri dönünce de aynı sıkıcı gerçekle kavuşup, bir de üstüne bırakamıyorum.
Taner T.: Albümün geçmişe döndüğü ve işte tam buradan başladık dediği şarkısı. Tutarlılığın da bilincini kaybettiği, olmak istediğimiz şeye dönüştüğümüz yerdeyiz.
Taner T.: ‘You Know I Have To Go’ ile şimdi de perde kapanıyor. Sahneden tek bir seyirciyi seçip onun gözlerine bakarak veda ediyoruz
Nazlı S.: Sanki her şarkıda başka bir parçamıza, özelliğimize, alışkanlığımıza veda ediyor gibiyiz zaten… ‘You Know I Have To Go’, albümün en sessiz izi gibi yapışıyor yakamıza ama fazla sessiz tabii. Başka dünyadan bir şarkı gibi. Beni ilk defa yoran bir sessizlikle örülü. Bir seçim yapmak zorundaysak, kalmak ve gitmek gibi, arada kalırız. O arada kaldığımız yerin sessizliği.
Taner T.: ‘Save Me’ kendi adıma albümde olmamasını istediğim tek şarkı.
Nazlı S.: Sanırım Robyn ve Jamie uyumunu arıyoruz Susan Sundfor devreye girince. Biraz Kraftwerk duyuyor gibi oluyorum ama Susan vokali biraz işi bozuyor.
Taner T.: ‘I Had This Thing’, hayatta ilk başarının ayaklarını yerden kesmesi ve birçok bilinmeyenin içinde seni tek başına bırakması gibi.
Nazlı S.: ‘I Had This Thing’ için bana söyleyecek söz bırakmadın! Şarkıyı tamamlayınca suratlarında oluşan gülümsemeyi görebiliyorum sadece. ‘Rong’ için de söz sende. ‘Rong’ için yorum yapmak yerine şarkıya cevap vermek istiyorum; “Yemin ederim bilmiyorum!”
Taner T.: Her sabah uyanıp o uykulu yüzünle aynaya bakmaktır bence ‘Rong’
Nazlı S.: Bu dediğini de unutmayalım; “Bak bu ne biliyor musun? Bu onların kimsayal bir tepkimeyiz ve reaksiyonu girdiğimizde elinizde kalanı tahmin edemezsiniz. Müzik avuçlarımızın içinde ve yüzümüze sürecek kadar cesaretimiz var deme şekli. Bu tam dön bak aynaya artık şarkısı”
Taner T.: Kabullenme evresine gireceksem fon müziği ‘Rong’ olsun bence de. ‘Here She Comes Again’, hayatıma giren kadına hoş geldin şarkısı olsun. Başka da bir şey olmasın.
Nazlı S.: ‘Here She Comes Again’i dinlediğim günden beri siyah giymeye özen gösteriyorum. Kaşlarım hep çatık. Kötü biten macera filmi gibi. Neyin bittiğini bilmiyorum ama ‘Here She Comes Again’ beni bitiriyor ona eminim. Tek kelimeyle favorim!
Taner T.: ‘Monument’de girdiğim ormanda koşmaya devam ediyorum sadece geceden sabaha dönüyor hava.
Nazlı S.: Sonunda deniz çıkması yüksek ihtimal. ‘Running To The Sea’ var çünkü ama dediğim gibi Susan’ın sesi nedense beni bir türlü bağlayamıyor.
Taner T.: ‘Compulsion’, albümünde olmasını istediğim atmosfere sahip. Tüm gün istediğini yapamayanları hava kararınca hayata geri dönmesi gibi.
Nazlı S.: Yine Jamie karanlığı, Röyksopp dokunuşları. Albümün tüm hissiyatını tek bir yerde birleştirmişler.
Taner T.: Bitirirken arkada bir şey bırakmayalım her şey yansın demişler gibi.
Nazlı S.: Üstüne ‘Coup De Grace’ gelince sanki kafamda klavye kırdılar. Enstrümantal olması sanırım beni bu kadar etkileyen.
Taner T.: Albümün küllerini Baltık Denizi’ne atalım bence. Özleyeceğim
Nazlı S.: Gözümü kapatınca Baltık Denizi’ne 10 adım, Kuzey Işık’larına da beş metre var sanki. ‘Thank You’ çalarken, hayatımdaki herkesi gözümün önüne getiriyorum nedense. Her şeyi sorgulatan bir veda var karşımızda. Cidden gözlerim doldu. Veda ederken sana ve Röyksopp’a teşekkür edeceğim. Hakkaten Thank You!