NNASSER for Rave Mag kapsamında, ‘NNASSER x ?’ mülakat serisinde karşı karşıya geldiğim öteki isim Ivan Ramos Salinas nam-ı diğer Coyu. Coyu’yu pek çoğunuz tanıyordur. Nefis tech house çalar oradan biliyor olabilirsiniz. Bunun yanında çok hoş adamdır. Bu da onu tanımak için bir sebep. Kimse kimseyi kandırmasın. Bir de İspanya’da hüküm süren ve şu an geniş çapta tanınan techno ve house müzik label şirketi Suara’yı da duymayan çok azdır. Gönlümüzü çalan, İbiza’nın sahipsiz kedilerine gerek barınak gerek veterinerlik hizmeti olarak sahip çıkan müthiş Suara Foundation’ı da cabası…
‘The Big Cat’ olarak da bilinen Coyu’nun kedi aşkı zaten veteriner olan kız arkadaşıyla başlamış. Suara ve Suara Foundation ile ilgili hazırlanmış güzel bir röportaj var. Okumak isteyenlere linki paylaşıyorum. Tanımayanlar için küçük bir özet geçeceğim. Sonra Coyu’yu takip edebileceğiniz linkler ve benimkinden çok daha ciddiyetle hazırlanmış röportajlar paylaşacağım. Kendisi İspanyol bir ‘party master’ olduğu için birçok derginin odağı olmuş durumda bu sebeple hakkında oldukça fazla şey bulabilirsiniz google’ladığınızda. Ben yine de sevdiklerimden bir derleme yapacağım alta doğru.
Öncelikle Coyu oldukça genç sayılır; 1985 doğumlu. Kendisi Barselona’da hayata gelmiş bir Katalan. Bu sebeple BARCELONA projemin önemli bir ögesi. Eklektik ve inovatif bir insan. Suara’da bir çok genç ve yetenekli ismi destekliyor ve özgün tarzlarına kucak açıyor. Bunun yanında inovatif yönünü OFF Week’te keşfettim (Sonar haftası Sonar Festivali’nin dışında yapılan fantastik etkinlikler bütünü).
Coyu’nun müzik kariyerine dönersek, prodüktör olarak rüştünü ispatladığı parça Edu Imbernon ile çıkardığı “El Baile Aleman”dır (2009). Zaten sonrasında Beatport chart’larında adını oldukça görür olduk. Resident Advisor’da da oldukça popülerdir. Tabi ki Suara da Coyu’yla birlikte aldı başını gitti… Bilgiler silsilesine bir son vermeden yazınının önceki bölümlerinde kendisine parti ustası demiştim, sebebi ise “Kitties Wanna Dance” serisinin host’u olmasıdır. Ayrıca Barselona’nın en keyifli sahnesi Nitsa’da, Pacha Ibiza’da güncel olarak da Sankeys Ibiza’da residency’si vardır. Coyu kişisel ilgi alanınıza dokundu ise gerekli linkler aşağıda, buyursunlar:
Soundcloud | Facebook | Twitter | Youtube | Suara
Beğendiğim röportajları ise;
Data Transmission | DJ Mag | JustGo | Ibiza Voice
Şimdi gelelim “Ben Coyu ile neler paylaştım?” kısmına…
23 Mayıs gecesi evime yürüyerek 10 dakikalık mesafede bulunan, dev boyutlu Barcelona elektronik müzik kalesi Razzmatazz’da Suara Label Showcase’i vardı. Oliver Huntemann’dan biliyorsunuzdur; mülakat serimde müzik kariyerleri hakkında soru sormayı tercih etmiyorum. Daha önce bahsettiğim gibi profesyonel elinden çıkma çok doygun röportajlar var, keza bir sanatçıyı müziğini dinleyerek tanımayı tercih ediyorum. Onun yerine karışık şekilde aklıma gelen abuk sabuk, sıradan, insane dair sorular yöneltiyorum. Bu doğrultuda Coyu gözüme çok keyifli bir isim olarak gözüktü. Instagram’ını takip ediyordum, bir kaç kez de mention’laşmıştık. Bu sebeplerle sıcak bakacağını ve oldukça rahat geçeceğini düşündüm; öyle de oldu.
Lokal basın menajeri Bruno çok tatlı bir adam çıktı o gece beni de röportajı hazırlıksız bir şekilde minimum teçhizatla kaydetmeme yardım eden arkadaşım Robert’ı çok güzel ağırladı. Ivan da oldukça samimi ve rahat bir insan. Valencia’dan direkt olarak gelmişti Razzmatazz’a çok yorgundu. Açıkçası ben üzüldüm sahne öncesi bir de biz onu yorduğumuz için. En azından performans öncesi zaman dilimi bizimdi; sahne sonrasında başka lokal bir internet televizyonuna daha röportaj verdi. O gece sahne arkası oldukça yoğundu. Bana ayrılan zamanda rastgele sorularımı sordum hatta birazcık sohbet bile ettik. Sorular aşağıda. Bazı soruların kısa kesitler halinde görüntülerini de paylaştım. Benim için çok keyifli bir geceydi umarım siz de zevk alarak okursunuz.
Duş alırken ne tür müzik dinlersin?
Duştayken müzik dinlemem. Genellikle saçıma ve sakalıma konsantre olurum ve rahatlamaya çalışırım. Fakat hayır, müzik olmaz.
En sevdiğin kahvaltı nedir?
Hmm, mısır gevreği, biraz yumurta ve kahve. Çok fazla kahve içerim.
En sevdiğin alkollü içecek nedir?
Bira. Evet çok basit ama bira favori içeceğim.
Tuhaf bir tur alışkanlığın var mı? Ya da tura çıktığında yanında taşığın bir şeyler, vesaire?
Hayır, aslında yanımda her zaman küçük kedi oyuncakları taşırım gerçekten küçücük oyuncaklar. Benle birlikte onlar da tura çıkar. Yazın İbiza’da bir hayranım hediye etmişti. Ve evet benle birlikte seyahat ediyorlar.
Batıl inançların var mı?
Hayır, iyi şans veya kötü şans hakkında kafa yoracak bir insan değilimdir. Benim için daha çok iyi iş veya kötü iş vardır.
Sahnedeki en büyük başarısızlığın nedir?
Hmm, bilmiyorum. Bazen kalabalığın yüksek enerjisine rağmen yanlış parça seçersin. Ama tam olarak hatırlamıyorum.
Başına geldi değil mi?
Tabi ki, birkaç kez kesin başıma gelmiştir. Her zaman mükemmel olmak imkansız. Bazı geceler de iyidir, bazen de işte… Ama tam olarak hatırladığım bir an yok. Eminim, neredeyse her gece yanlış tercihler yapıyorumdur. Evet sonuçta insanız. Shit happens. (Olanla ölene çare yok şeklinde çevirmek istemediğimden olduğu haliyle aktarıyorum.)
Peki, en sevdiğin kulüpler hangileri?
Birkaç tane var. Güney Kore’deki Octagon’u, Toronto’daki Footwork’ü ve belki Berlin’deki Watergate’i söyleyebilirim. Eminim birçok kulüp daha vardır. Üzgünüm, bugün çok yorugunum. Dün Valencia’da çok uzun süren bir partimiz oldu. Çok uzun bir gece ve çok uzun bir gündü.
Üzgünüm. (O an gerçekten üzüldüm çünkü Kitties Wanna Dance Serisinin host’u olarak çok uzun bir parti diyorsa bizim hayal edebileceğimizden çok daha uzun olduğunun garantisini verebilirim. 5 buçuk ayın sonunda ben de o düzene alışmama rağmen İspanyolların partileme tarzına yetişmek zor. Türkiye’de alışık olmadığımız bir zaman kavramları var. Normal bir parti en erken 12-1 arası başlıyor ve sabah 6 olmadan bitmiyor. Sonuç olarak, İbiza’da residency sahibi olan Barcelona’lı bir DJ uzun diyorsa o an müthiş yorgun olmalıydı. Ayrıca ben sahne öncesi röportajı kaptığım için şanslıydım. O sırada kuliste başka bir yayın kuruluşunun muhabiri Coyu’nun sabah 4 buçuktan önce bitmeyecek sahnesinin sonunu bekliyordu kendi röportajını yapmak için.)
Hayır, hayır sorun değil. O zaman, hatırlamaya çalışıyorum, tam olarak aklıma gelen sevdiğim kulüpler…Watergate inanılmazdı. İki hafta önce Montreal’deki Stereo’da çaldım; çok iyiydi. İspanya’da da favorilerim var mesela burası, Razzmatazz’daki Loft, Nitsa inanılmaz. Orada çok fazla vakit geçirdim. Özellikle 17-18 yaşlarımda…Benim oyun bahçem gibiydi. Her Cuma-Cumartesi oradaydım. Zaten residency’imiz vardı. Son zamanlarda çok fazla ordan oraya gidiyoruz. Burada (Razzmatazz/ Loft) -Razzmatazz Razz Clubs adlı 5 kulüpten oluşan büyük bir kompleks. İçerideki merdivenleri ve koridorları kullanarak farklı genre’ların hakim olduğu mekanlarda hiç dışarıya çıkmadan club-to-club yapma imkanı sağlıyor– ilk defa çalacağız. Eminim çok güzel geçecek.
Istanbul’da başına gelen en garip, en iyi, en kötü şeyler nedir? Bu üçünü de merak ediyorum.
Sanırım İstanbul’la ilgili en kötü şey THY. Sana sebebini söyleyeyim. Aslında iyi bir havayolu, özellikle yemekleri… İstanbul havalimanındaki lounge’u çok seviyorum. Ancak bazen, işte 3-4 kere, karmaşaya sebep oluyorlar. Onlarla sadece 4-5 kere uçtum. Bana bir kere çok fazla zaman kaybettirdiler. Bir keresinde Tel Aviv’de çalıyordum. Sonrasında Madrid’de çalmam gerekiyordu. Aslında Madrid değil Madrid’e 1-2 saat uzaklıkta bir yerde… Ve Tel Aviv’den İstanbul’a olan uçuşum ertelendi. Ve bu sanırım Türk Havayolları’nın genel problemiydi. Sonuç olarak İstanbul havalimanında 10 saate yakın bir sure harcadım. Bu ne ilk, ne de son…
Indigo çok güzel bir geceydi. Türk elektronik müzik kitlesi hakkında çok meraklıydım ve melodiyi ne kadar sevdiklerini görünce şaşkınlık içinde kaldım. O geceden sonra farkettim ki melodiyi oldukça fazla kullanmaya başlamışım. Sanırım o an bir kırılma noktasıydı. İşte o geceden sonra oldukça fazla melodi kullanmaya başladım.
Hiç illegal bir şey yaparken yakalandın mı?
Hiç tutuklanmadım ama… Kuzey Amerika’da, A.B.D.’de çalışma izinsiz veya vizesiz pek çok kez çaldım. Boston ve Detroit’te çalmam gerekiyordu. Sanırım Detroit havalimanıdaydım ve görevliye arkadaşımın düğünü vardı dedim; bana inanmadılar. Havaalanındaki küçük bir büroda 6 saat harcadım. Bana bir sürü sorular sordular ve tipik bir dolandırıcı gibi davrandılar. Ben iyi bir adamım. Daha önce hiç tutuklanmadım. Bazen arabayla hız sınırını aşmışımdır en fazla bir iki kez alkollü araç da kullanmışımdır, tabii ki gurur duymuyorum. Gençken yapmıştım. Sarhoş değildim, işte çakırkeyiftim. Tutuklanmadım ama ceza yedim sadece.
Hayatında yaptığın en çılgınca şey nedir?
Çılgınlık denir mi bilmiyorum ama üniversitede siyaset bilimleri okuyordum. Ve bütün enerjimi müziğe harcamaya karar vermiştim. Bir yanda müzik bir yanda okulum vardı. Ve müzik açısında işler çok iyi gidiyordu. Kulüplerde çıkıyordum, müzik kaydediyordum, yeni yeni label şirketimi kurmuştum ve sonunda siyaset bilimlerini bırakmaya karar verdim. İnandığım şey şu ki doğru olduğunu hissettiğin bir şeye odaklanmalısın, bütün enerjini ona harcamalısın. Bence bir, iki veya üç şeyi yapmakta iyiyiz her şeyi yapmakta iyi olamayız. Bu sebeple, müzik ve onunla ilgili konularda iyi olduğumu düşünüyorum. Ve siyaset bilimleri… Okudum çünkü, bilirsin, babalarımız, ebeveynlerimiz çocuklarının bir şey okumasını isterler. Ben de siyaset bilimleri okumak durumunda kaldım ve amaçsızdı bu. Siyaset bilimlerini bırakmak başıma gelen en güzel şeydi diyemem fakat aldığım en iyi karardı diyebilirim.
Bir süper gücün olsaydı bunun ne olmasını isterdin?
Işınlanma. Çünkü havaalanlarından, otellerde çok fazla vakit harcamaktan nefret ediyorum. New York veya Detroit’te ya da Japon’ya çalıp 5 dakika sonra kendi yatağımda olmak isterdim. Işınlanma olabilecek en güzel şey olurdu
Söyleyeceğim iki şeyden birini hayatından çıkarmak zorunda kalsan, hangisini çıkarırdın: Seks mi abur cubur mu?
Tabi ki de abur cubur.