2

009’da SXSW sahnesinde dikkat çekmeleriyle başlayan yükselişlerinde, önce Pitchfork’tan beş pekiyi alan “Gorilla Manor”, sonra da melankolik ve yenilikçi ikinci albümleri “Hummingbird” gibi meyveler veren Local Natives, bu yaz “Past Lives” ve “Villainy” teklileri ile titreşimlerini aldığımız üçüncü albümleri “Sunlit Youth” ile geri döndü!

Dünyanın dört bir yanında kaydettikleri albümde, hem kendilerini hem de müziklerini yeniden keşfetmiş, sırt çantalarını yeni hikayelerle doldurmuş olarak karşımıza çıkan ve 24 Kasım Perşembe akşamı Salon sahnesinde dinleme şansı yakalayacağımız Kaliforniyalı beşliden gitarist Ryan Hahn’ı konser öncesinde yakalayıp, “Sunlit Youth” ile yaptıkları bol gün ışığı içeren dönüşü, grup içi dinamiklerini ve 2016’da neler dinlediklerini konuştuk:

“Sunlit Youth” dünyanın dört bir yanında kaydedilmiş bir albüm. O ilk adımları atarken aklınızda neler vardı, bu maceranın sizi nereye götürmesini istiyordunuz?
Kendimizi zorlamak istedik diyebilirim – önceki albümlerimizden farklı bir çizgi çekmek istedik. Ama diğer yandan da, şarkıların yazım sürecinin daha açık bir biçimde ilerlemesini istiyorduk, yani her şeyin organik bir çizgide gitmesini. Burada bize en çok yol gösteren prensip, bizi heyecanlandıran şeylerin peşinden gitmek ve hiç bir şeyi zorlamamaktı.

Nikaragua, Tayland ve Malezya gibi farklı bölgelerde kayıt yapmanın insanı rahatlık alanının dışına çıkardığını söylesek yanılmayız. Bu süreçten neler öğrendiğinizi düşünüyorsun? Albüme gelen yorumlardan memnun musunuz? 
Bu yolculuklara dönüp baktığımda, yaşadığımız en verimli dönemler arasında olduklarını söylemek yanlış olmaz. Normalde içinde bulunduğumuz düşünsel atmosferin dışına çıktığımız ve yeni fikirlerle dolduğumuz yerlere gittik aslında. Her durağımızın güneşli ve tropikal olmasının da bunda etkisi olabilir diye düşünüyorum. Bazen içinde bulunduğumuz yerin soundtrack’ini yapıyor gibi hissediyorduk hatta. Kendimi bu yerlerden herhangi birine gidip bir ayda yepyeni bir albüm yazarken görebiliyorum.

Sunlit Youth sizin için yeni dokular ve yaklaşımların olduğu bir albümken, aynı zamanda büyümek, değişmek gibi temalara da değiniyor – örneğin “Fountain of Youth” bunu gerçekten tattığımız bir şarkı. Bu değişim nasıl ortaya çıktı?
Sanırım bu grup olarak yaşadığımız şeylere ve uzun geçmişimize dayanan bir durum. Birbirimizi erken yaşlardan beri tanıyoruz. Bu albüm aslında bir üçlemenin sonuncusu gibi, ilk iki albümümüzde yer alan şeylerin, tecrübe edilen olayların damıtılmış, gözden geçirilmiş hali. İkinci albümümüz Hummingbird çıktığında zor bir dönemden geçiyorduk – sanırım bu albümde çok daha iyimser ve enerjik hissediyoruz kendimizi.

local_natives-2016-credit_unknown

 

Albümde 2016’nın dikkat çeken isimlerinden Moses Sumney’le bir düet de var. O bu sürece nasıl dahil oldu?
Moses’ı birkaç senedir tanıyoruz, o da Los Angeles’lı. Beraber turneye çıkmışlığımız da var. İnanılmaz bir sesi var, “Jellyfish” kaydında da onun sesinin harika olabileceğini düşündük. Sonra pat diye Taylor’ın evinde buluştuk ve yarım saatte vokal kayıtlarını tamamladık.

Şarkılarınızı yazarken sık sık bir arada hareket ettiğinizi, fikir dayanışması yaptığınızı söylüyorsunuz – bu nasıl işliyor? Arada fikir ayrılıkları yaşıyor musunuz?
Sık sık yaşıyoruz! Şarkıların çoğunluğunu Kelcey, Taylor ve ben yazıyoruz, ama herkesin fikirleri oluyor ve birbirimizle paylaşım halinde oluyoruz her zaman. Bu bizim için hem iyi, hem de kötü olabiliyor tabii – çünkü bazen kendimizi bir şarkı üstünde çok uzun zaman harcarken bulabiliyoruz. Bu albümü kaydederken bundan mümkün olduğunca uzaklaşmaya çalıştık – küçük gruplara ayrılarak kendi başımıza demo kayıtları yaptık, sonra da provalar için bir araya geldik. Sanırım bu yeni yöntem daha da verimli olmamızı sağladı.

2016 müzik açısından renkli bir sene oldu. Bu yıl en çok hangi albümleri sevdin?
Frank Ocean’dan Blonde, Chance the Rapper’dan Coloring Book, Radiohead’den A Moon Shaped Pool. Kanye’nin Life of Pablo’su ve Beyonce’nin Lemonade albümlerinde de gerçekten sevdiğim şarkılar var.

Eğer müziğe olan tutkunu beslemiş bir müzisyenle oturup birşeyler içme şansın olsa, bu kim olurdu ve neden?
Kesinlikle David Bowie olurdu. Onu kaybetmek gerçekten üzücü ve şok edici bir şeydi. Söz, müzik, stil, felsefe, hatta hemen hemen her bakımdan benim için her zaman en büyük ilham kaynağı oydu diyebilirim.

Boşluğu doldurun: Gorilla Manor bir _________ albüm, Sunlit Youth’sa bir _________ albüm.
Gorilla Manor içe dönük bir albüm, Sunlit Youth’sa dışa dönük bir albüm.