Uzun yıllardır müzik sahnemizin hem organizasyon hem de prodüksiyon kısmında yer alan Ali Gültekin, topraklarımızın sayılı bağımsız label’larından biri olan Sublime Porte‘nin kurucularından biri. En son Ah! Kosmos ve İpek Görgün‘ün mezun olduğu Red Bull Music Academy’e 2006 yılında Melbourne’de dahil olan Ali Gültekin ile bünyesinde yer aldığı RBMA eksenli bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisi akademi hakkında merak ettiklerimizi ve hali hazırda devam eden ve 4 Mart‘ta sona erecek olan akademiye başvuru süreciyle ilgili sorularımızı cevapladı!
Ali Gültekin’in Red Bull Music Academy başvurusu için hazırladığı mixtape;
1- Baktığımızda uzun bir süredir müzik sahnemizin içerisinde yer almaktasın. Senin hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak adına müzikle ilk kesiştiğin noktadan bugüne kadar geçen süreden bize bahseder misin?
Çoğunluk gibi pop müzik dinleyerek başladığım dinleyicilik sürecine. 14-15 yaşlarında hip hop, 19 gibi ise elektronik müzikle haşır neşir oldum. Sonra olan herşey zaten arkadaşlarınızla paylaştıklarınıza göre şekil alıyor. Ben de arkadaşlarımla label projemizi başlattık. Plak bastık, başka label’lardan müzik yayınladık, DJ’lik yaptık. 3 sene önce Bilgi Üniversitesi’nde Müzik ve Ses Kayıt Sanatları’ndan mezun oldum. 3 senedir Red Bull Music Academy‘de Mr X. olarak potansiyel katılımcıları bulup başvuru sürecinde yardımcı olmaya çalışıyorum.
2- Hali hazırda bağımsız plak şirketi Sublime Porte’nin kurucuları arasında yer alıyorsun. İsmail Genç ve Okan Çoban ile birlikte bir plak şirketi kurmanızdaki amacınız ve geleceğe dair planlarınız neydi?
Sublime Porte bir şirket değil ama tam anlamıyla bir label. Burda label’ı direk etiket olarak kullanabiliriz. Kendi müzikal ve görsel tarzı vardır. Kendi dinamiği içinde release yayınlar. Bizim hiç beklemediğimiz bir takipçi kitlesi vardır. Gelen demolar değerlendirilir, mutlaka geri dönüş yapmaya çalışırız. Aslında amacımız lokal artistler için bir platformdu daha sonraları Avrupa’dan birçok sanatçı ile çalıştık. Bunların bazıları bizden sonra daha büyük label’lar ile çalıştılar, bazıları ise kendi label’larını açıp plak bastılar.
3- Bir çok farklı alanda müzik sahnemizin içerisinde yer aldın. Hem organizasyon hem de prodüksiyon açısından nasıl değerlendiriyorsun günümüzdeki durumu?
Bu sistemin tabanı eskiye göre daha sağlam, daha fazla iyi işler yapan prodüktörümüz var. İsmail Genç, Emir Ongun, İskeletor örnek verilebilir. Ama çarkı asıl çevirecek işletmelerde aynı bilinci göremiyoruz. Tabii burada Türkiye ekonomik standartlarının da çok etkisi var. Ülkenin genel durumunu göz önüne alırsak İstanbul kültür sanat hayatının çok iyi ya da iyi olduğunu söylemek biraz abes olur.
4- Gelelim Red Bull Music Academy’e. 2006 yılında müzikal açıdan bir çok önemli ismin çıktığı Melbourne’de RBMA bünyesine dahil oldun. Hem şehrin müzik kültürü açısından hem de Radio Slave, Derrick May, Fonze Mizell, Peter Hook gibi önemli eğitmenler ve şimdilerde kariyerlerinde başarıyla ilerleyen Nina Kraviz, Aloe Blacc, Flying Lotus ve Compuphonic gibi isimlerle bir aradaydın. Bize akademide yaşadıkların ve kariyerine olan getirileri hakkında neler söylemek istersin? (Soru uzun, uzun cevap vermede de özgürsün)
Hayatımın en güzel 2 haftasını geçirdim. Dünyanın her yerinden müzikle en az benim kadar alakadar olmuş 30 kişi ile akademi boyunca müzikle ilgili her şeyi konuşarak vakit geçirdim. Fly Lotus‘cuğum yan odada kalıyordu. İlk bana Plug Research‘den çıkardığı CD’yi verince inanmadım. 1983’ü dinlerken yan odadaki çocuğun bunu nasıl yaptığını düşünüyordum. Compuphonic ile de bir kere parça yapmak için oturduk adamın hızından ne yaptığımızı dinleyebiliyordum ne de zevk alıyordum. Akademinin özellikle bizim gibi Avrupa’nın kıyısında ama bilinç olarak oldukça uzağında bir şehirde sanatını icra etmek isteyen müzisyenler için oldukça motive edici bir etkisi var.
Benim üzerimdeki etkisine gelirsek, akademiye yaklaşımımın ne kadar doğru olduğunu anladım. İnsan internetten veya basılı basından içselleştirdikleri ile bir noktaya kadar kendini geliştirebiliyor. Orda kendi kendinize bir yeterlilik sertifikası veriyorsunuz. Ondan sonrası size kalmış.
5- Bu yıl RBMA Paris’de gerçekleşecek. RBMA, konuk olduğu şehirde sadece müzik alanında değil tüm kültür sahnesinden beslenerek bir çok etkinlik düzenliyor ve katılımcılarına, özel gece kulüplerinde performans sergileme şansı tanıyor. Paris için başvuru süreci hali hazırda devam etmekte. RBMA’e başvurmak isteyenler için neler söylemek istersin?
RBMA’e başvurmak isteyenleri ellerini çabuk tutmaları konusunda uyarmak isterim (Son başvuru tarihi 4 Mart). Aslında çok zevkli ve insanın kendini tanımasını da sağlayan bir başvuru formumuz var. Samimi ve dürüst cevaplar hem sizi akademiye yaklaştırır hem de kendi müzikal evreninizi gözden geçirmenize yarar. Ama asıl ben başvurup vurmama konusunda ikilem yaşayan arkadaşlara seslenmek istiyorum. Bence her ne sebeple olursa olsun, prodüktör, dj, enstrümentalist, vokalist, müzik yazarı herkesi apply.redbullmusicacademy.com‘a email adresini girerek mail kutunuza gelen pdf’i projesine ait bazı çalışmalarla Köln’deki merkezimize yollamalarını tavsiye ederim.
6- Son dönemde bir çok önemli isim ülkemizde performans sergilese de kendi açımdan daha popülist ve tutan ismi yeniden getirme üzerine devam ettiğini gözlemliyorum. Daha cesur olmak ve farklı projelere yer vermek müzik kültürümüzün genişlemesine yardımcı olacağına inanıyorum. Bu konu hakkında senin görüşün nedir?
Önceden de dediğim gibi ekonomik olarak hayatta kalmak adına mekanların böyle hareket etmeleri lazım. Sponsorların varlığı işte bu noktada çok önem kazanıyor. Mekanların müzik direktörleri daha cesur adımlar atıp belkide risk alarak önemli isimleri getirebiliyorlar. Oval, Tim Hecker, Lawrence, Appleblim, Gerd Janson, XXXY, Motor City Drum Ensemble aslında kendini kanıtlamış isimler ama nedense bir sponsor desteği dışında getirilemiyorlar.
7- Ali Gültekin olarak müzik sahnemizdeki üretim çemberinde daha çok besleyici rolünde görünmektesin. Geleceğe dair planların ve yapmak istediklerin nelerdir?
Bu konuda net bir cevap veremem ama bu çizgide devam ederim herhalde. Karşımıza ne çıkar bilmiyorum; punk da yayınlayabilirim, jazz inch’te olabilir. Ama kültüre ait görsel birşeyler yapmak istiyorum belki bir belgesel, belki bir kısa film.