Cuma gününü sessiz bir şekilde atlatan Rock’n Coke’un fırtana öncesi sessizliğe büründüğünü hepimiz tahmin ediyorduk fakat bir gün içinde bu kadar üst düzey performanslar dinleyeceğimi hiç tahmin etmemiştim! Cuma gecesini üşereyerek atlatan kasaba sakinleri güneşin ortaya çıkması ile beraber güne erken başladı. Resmi olarak yazı biritip post-yaz günlerinin tadını çıkarmaya baktığımız şu günlerde Rock’n Coke’un hatrına biraz da cepten yiyerek güneşli bir günü yakamıza taktık ve ikinci güne merhaba dedik!

Peki nasıl başladı ikinci gün? Keşif sahnesinin erkencileri Ah Cosmos ve Çağrı Sertel Trio ile güne başlansa da asıl başlangıç, Rock’n Coke resmi twitter hesabından da duyurulduğu üzere festival programına dahil edilen Tarık Mengüç konseriydi kesinlikle. Bir anda popüler olan Roc’n Coke parçası ile performansına başlayan Mengüç’e eşlik edenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazlaydı!

Tarık Mengüç’ü geride bıraktıktan sonra (Bıraktık di mi?) Rock’n Coke Sahnesi’nin açılışını yapacak olan Büyük Ev Ablukada için yerimizi aldık ve nitekim grubun popüler solisti Bartu Küçükçağlayan’nın “Rock’n Coke başladı, hayrını görün!’ sözleri ile de bir nevi resmen açılışı yapmış olduk. Öğlen sıcaklığına rağmen azımsanmayacak bir kalabalığa çalan Büyük Ev Ablukada kemik bir dinleyici kitlesine sahip olduklarını da göstermiş oldu. Performanslarını festival ortalamasının altında bulsam da dinleyiciler oldukça mutlu gözüküyordu!

Festivalin sahne yerleştirmesinin azizliğine uğrayan Coca Cola Zero Sahnesi, ulaşmak için Rock’n Coke Sahnesi’nden dev bir ‘U’ çizmeniz gerektiğinden pek çok dinleyici ayaklarının sesini dinleyerek yerlerinde kalmayı tercih etti fakat The Ringo Jets, üç kişilik ufak kadrosu ile rock’n roll esintileri ile festivale yakışan bir performansa imza attılar. TRJ’nin performansı biter bitmez Ana Sahne’nin ikinci yerli ismi olan maNga sahnedeydi. Kalabalığın iyice arttığı ve ‘Gezi Parkı’ mesajlı konuşmasıyla seyirciyi yanına çekmeyi başarsa da grubun performansı benim adıma tatmin edici değildi. Hemen yan sahne de ilk kez dinleme şansı bulduğum Post’da Party Arena çadırına serinlemek için kaçan kasaba sakinlerini eğlendirme derdindeydi. Dinleyebildiğim 3 şarkılarının da farklı tarzda olması beni şaşırtan grubun yakın zamanda tekrar dinlemek için bir kenara not alınması gerektiğini düşünüyorum. Editors öncesi dinlemek için gölge bir yer ararken önünden geçtiğim Şehir Sahnesi’nde Kafabidünya’nın Peyote kitlesini yanına alıp çıkartacakları yeni albüm öncesi güzel bir performans ortaya koyduklarını da öğrendim sonradan.

Yazıya yeni bir paragraf  ile devam etmemden de anlayacağınız gibi Rock’n Coke Sahnesi’nde sıradaki isim Editors. Bu yıl çıkartıkları son albümlerini de yanına alıp gelen grup, solist Tom Smith önderliğinde daha üçüncü parçaları, yeni albümleri ‘The Weight of Your Love’ dan ‘A Ton of Love’ şarkısı ile ana sahnenin kapılarını kapatıp harika bir performans sergilediler. Zaten eleştirmenler tarafından tüm yaz boyunca festival performanslarının tam not aldığını biliyorduk ve nitekim 2 yıl önce geldikleri One Love’dan sonra yine bizi şaşırtmadılar. Editors aynı zamanda Ana Sahne’nin Büyük Britanya topraklarından gelen ilk konuğu olarak gecenin ilerleyen saatlerine güzel bir mesaj da bırakmış oldu.

Editors’den sonra Ana Sahne’de Duman yerini aldı. Rock’n Coke denildiğinde line-up’a ilk ismi yazılan isimlerin başında gelen Duman, dün yine müthiş bir kalabalığa çalmanın yanı sıra daha önceki performanslarına ek olarak Gezi Parkı’na özel bestelenen ‘Eyvallah’ şarkısı da eklemiş oldu. Bu ayın sonunda çıkartacakları ve 25 Eylül günü Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde lansmanını yapacakları yeni albümleri ‘Darma Duman’ öncesi 2009 yılında çıkardıkları albümünden şarkıların ağırlıkta olduğu bir setlist ile biraz da cepten yiyerek bir Rock’n Coke’u daha geride bıraktılar. Açıkcası ben aynı saatlerde olan Everything Everything ve Palma Violets’in performanslarını daha çok merak ettiğimden çok fazla vakit kaybetmedim ve festival alanındaki insanlarının %90’nının Duman’ı daha önce dinlediğini tahmin ederek neden diğer sahneleri değerlendirmediğini anlayamadım.

2010 yılında çıkardıkları ilk albümleri ‘Man Alive’ sonrası Rock Werchter ve bu yılın başında çıkardıkları son albümleri ‘Arc’ sonrasında da Glastonbury 2013’ün konuğu olan grup, geride bıraktıkları 6 yılda Avrupa’nın bir çok büyük festivalinde performans sergilediler. Ülkemize ilk kez gelen İngiliz grup Party Arena’da inanılmaz bir performansa imza atarak bizi şaşırtıp büyülemeyi başardı. Solist Jonathan Higgs’in mükemmel sesi eşliğinde indie-rock ve indie-pop ağırlıklı güzel bir vakit geçirmemizi sağladılar ve Hurts’un başlangıç noktası olan Manchester şehrine bu gruba ev sahipliği yaptığı için bir kez daha şükran duymamıza neden oldular. Everything Everything sonrası hemen Coca Cola Zero Sahnesi’ne Palma Violets’i dinlemeye koştum! Performanslarının sonuna denk gelsem de grubun kendinden geçtiğini ve onları dinleyen insan sayısının deyim yerindeyse bir avuçtan fazla olmamasını takmayarak bu yıl Şubat ayında çıkardıkları ilk albümleri ‘180’ den parçalarla Rock’n Coke garage-rock esintileri yaşatmayı başardılar. Zaman darlığından ve mesafe uzunluğundan yetişmenin mümkün olmadığı Portecho performansı sonrası bir kaç arkadaşımdan aldığım yorumlara göre performansının oldukça iyi olduğu ve oldukça keyifli zaman geçirdiklerini söylediler. Onların yalancısı olarak ama Portecho’nun daha önceki performanslarını da düşünerek haklı olma paylarını oldukça fazla buluyorum!

Şimdi sırada ise Cumartesi gününün en çok beklenen isimlerinden biri olan ve ülkemizi ilk kez gelen İngiliz Cool’luk elçisi olması baştan sona kadar hak eden Hurts var! Henüz ikinci parçası ‘Wonderful Life’ ile bütün dinleyicilerin tav olmasına neden olan grup, İngiliz topraklarından çıkan synthpop’un ve new wave’in en güzel örneklerini bizlere canlı canlı göstermiş oldu. Solist Theo Hutchcraft’ın seyirci ile iletişimi oldukça iyiydi bu da kendisine inanılmaz bir enerji ile geri dönmüş olmalı ki bir çok defa şaşırmış bir yüz ifadesi ile gördük kendisini. Performansı sırasında çıkardığı çeketini omzuna atarak sahneyi terk eden Hutchcraft’a daha festival bitmeden ‘en havalı sahne terkedişi’ ödülünü vermek gerekir.

Hurts’un performansı sonrası festival için en çok heyecanlığım isimlerden biri olan, 2011’de Bronx Pi’de sahneye sırt çantası ile çıkıp live loop’ları ve efekt pedallarını kendi sesiyle kombinleyerek olağanüstü bir performansa imza atan Benjamin Stanford a.k.a Dub Fx için Party Arena çadırının ön taraflarında yerimi aldım. 2 yıl aradan sonra tekrar İstanbul’ a gelen Dub Fx’in performansındaki değişimleri merak ediyordum ki tam da beklentilerimi karşılayan bir dev vardı sahnede! Sokak sanatçısı olarak başlamasının Benjamin’deki en büyük katkısı; hayatın tam merkezinden yani sokaklardan beslenmesi ve bunu tüm ruhu ile hissedip seyirciden aldığı enerji ile bütünleşerek tekrar geri yansıtabilme özelliği. Nitekim performansı sırasında kendisi de buna benzer bir konuşma yaptı. Yaz yaz doyamam ama son olarak Dub Fx, Arctic Monkeys öncesi Party Arena’yı tıklım tıklım doldurup üstüne çıkışa da duvar örerek içeride olan herkese tek başına koca bir sahnede nasıl devleşilebilineceğini göstermiş oldu. Bütün performansını dinlemek istesem de Ana Sahne’den duyulan Arctic Monkeys seslerini boyun eğerek çadırı terkettim.

Geçenin en merakla beklenen performansı olan Arctic Monkeys, yeni albümleri ‘AM’ında bir nevi ilk resmi konserini Rock’n Coke’da vermiş oldu. Hurts’den sonra pek dağılmayan kalabalığa eklenen insanlarla beraber grup, büyük bir kalabalığa İngiliz genlerinin neden değerli olduğunu göstermekten çekinmediler. Çirkin kralımız Alex Turner ve havalı gitarı eşliğinde  1.5 saat boyunca beklentileri karşılayan bir performansa imza attılar ve Rock’n Coke’da Primal Scream’den sonra bence yaşayan ikinci efsane grup olarak yer aldılar. Arctic Monkeys ile aynı zamana yerleştirilmesinden dolayı (ki en büyük iki sahnenin performans saatlerini aynı olmaması gerekir) dinleme şansım olmayan Can Bonobo’nun dinleyici  sayısı da doğal olarak bundan etkilenmiş.

Cumartesi gününün Coca Cola Zero Sahnesi’ndeki son konuğu ve İngiltere’den bir diğer synthpop temsilcisi La Roux idi. Arctic Monkey sonrası en iyi seçenek olan La Roux, bunu iyi değerlendirip neden Grammy ödülü aldığını İstanbullu dinleyenlere canlı canlı göstermiş oldu. Coca Cola Zero ve Rock’n Coke Sahnesi’nin kapanmasından sonra halen enerjisi olanlar geceye Party Arena’da sırasıyla Dearhead, Gecko Chamber Live, Childplay ve Kaan Düzarat performansları ile devam ettiler.

Düne dair bir diğer önemli not ise; festival alanının tek resmi alışveriş yöntemi olan Rock’n Coke Card’larının çalışmaması ve bundan dolayı kasa, içki ve yemek satış noktalarında inanılmaz bir kalabalığın birikmesi oldu. Organizasyon şirketi çareyi bedava içki ve yemek dağıtmakta bulsa da bu da gecenin ilerleyen saatlerine kadar yoğunluğun azalmasını sağlamadı. Festival ruhu özgürlüğü simgelerken bu kadar temel bir konuda insanları bağımlı olmaya zorlamak ne kadar doğru bence tartışılması gerekir.

Son gelen duyurular sonunda Pazar günü bilet satışlarının devam ettiği yönünde. Ucundan da olsa Rock’n Coke’u yakalamak istiyorsanız kesinlikle uğramalısınız!