‘Afrika’ müziği diye bir tanımlama yapmak, ‘uzaydaki beyaz yıldız’ diyerek yıldız belirtmek kadar anlamsız ve uçsuz bucaksız olduğu için dinlediğim konseri yazmaya başlamadan önce muazzam müzisyen Richard Bona’nın çaldığı müzik türlerini elimden geldiğince tarif etmeye çalışacağım. Orta Afrika’nın batısında, Nijerya’nın komşusu olan Cameroon doğumlu müzisyenin gerçek ismi Bona Pinder Yayumayalolo’dur, sonradan Richard Bona olarak tanınmıştır. Şarkılarının büyük bir çoğunluğunu Cameroon’un 200’den fazla dilinden bir tanesi olan Douala’ca söyler. Latin caz, Cameroon pop müziği, funk, caz-funk, soul, blues, rock ve ‘Karayip Havası’… karışımını hayal etmeye çalışın, üstüne ince ve yumuşak bir ses ekleyin, arkaya oynak bir davul ritmi, fona da tatlı-sert bir trompet koyarsanız Richard Bona’yı kulaklarınıza kaba taslak çizmiş olursunuz.

Bugüne kadar 7 albüm çıkaran Bona, yukarıda tasvir ettiğim sesinin yanı sıra bir de bas gitarist olarak tanınır, ‘Dünya üzerindeki en heyecan verici caz bas gitaristlerden biri’ olarak yazılmış bir şöhrete de sahip. George Benson, Chaka Khan, Joe Zawinal ve Harry Belafonte gibi caz müziği kapsamında her biri kendi alanında uzman sanatçılar ile çalışmalarının da yeteneklerine yetenek kattığı dün gece Babylon’da gerçekleşen konserinden belli oldu.

2011.07.07_MDH_Richard Bona and Raul Midond_DB_BS3F9359

Gelelim müziğin faydalarına. Öncelikle dün gece Babylon’a bir kere daha aşık olduğumu belirtmek isterim, iyiki daha büyük bir mekanda yapılmamış konser, içerdeki kalabalık, samimi, sıcak ortamı paylaştığımız tüm güzel insanlar olarak çok şanslıydık. Sahneye gecikmeden çıkan Richard Bona Quintet, üzerlerindeki şık gömlek, kravat, papyon, yelek kombinasyonları ile hepimizi şaşırttı, 1950’lerden uçmuş da aramıza konmuş gibiydi hepsi, hatta Richard Bona’nın tabiriyle ‘çok seksi bir grup’ olmuşlardı. Her bir üyesi dünyanın farklı bir ucundan birleşmişti, Seattle, Rotterdam, Küba, Queens ve Cameroon karışımı beynelmilel bir müzik ile karşı karşıyaydık ve ben çok uzun zamandır bu kadar kaliteli bir müzik, bu kadar eğlenceli bir sahne performansına tanık olmamıştım. İlk akordan son bis’e kadar çok sıkı bir konserdi. Müzisyenler hünerlerini sergiledi, Richard bas gitarı ve ses telleri ile büyüledi. Konserin ortalarına doğru müzik sayesinde çok gezme fırsatları olduğunu anlatan Richard, Hindistan’da bestelediği bir parçayı söylemeye başladı, Shiva Mantra, ne kadar çeşitli tınılara sahip bir sesi olduğunu gösteren güzel bir örnek oldu. Solo olarak bas gitarı ve sesi ile gerçekleştirdiği doğaçlama akustik performans da bir rhythm and beats harikasıydı. Konserin geri kalanında popüler yüksek tempolu parçaları ile dans ettirdiler, yavaş balad’ları ile gözleri doldurdular, sanırım içerdeki tek bir kişi bile bir dakika olsun sıkılmadı.

Bir kez daha Richard Bona konserine gitme şansım olmuştu bir kaç yıl önce ama dün farklı olarak elektro gitar, davul ve trompetin sert pasajları ile adeta bir hard rock havası hakimdi ve bundan çok keyif aldıkları yüzlerinden belli oluyordu. Bulduğu her fırsatta İstanbul’u ne kadar çok sevdiğini anlatan Richard gerçekten burada çalmaktan çok memnundu ki bütün gece hepimizi durmaksızın eğlendirdi, yüzü hep güldü, esprileri hiç eksik olmadı. Dün gece yaşadığım tek hayal kırıklığı ne yazık ki benim en çok sevdiğim şarkısı olan ‘Eyala’yı söylememesidir, Richard Bona’yı tanımayan herkese başlangıç seviyesi olarak tavsiye ederim bu şarkıyı. Artık bir dahaki konsere..