Albümü alıp ilk şarkıyı açtınız mı? Yaylıların sesiyle kalbiniz ağırlaşırken birden araya girmeye başlayan ritimlerin eşliğinde kalbiniz tekrar hızlandı mı? O zaman siz de benim haftalardır yaptığım gibi Passenger grubunun ‘All The Little Lights’ adlı son albümünü dinliyorsunuz demektir. Aslında bu albümün daha doğrusu Passenger’ın genel havası bu şekilde. Bir yandan kalbinizi hızlandırıp kulaklarınıza taze bir nefes gibi dolarken (evet bu durumda kulaklarınıza doluyor demenin daha doğru olduğunu düşündüm) diğer yandan zamanı yavaşlatıp geçmişi hatırlatıyor. Çok üzüntülü gelse de bazen, aslında olabilecek en zararsız ve bir bakıma da rahatlatıcı etkisiyle, geçmişinizle ve hayal kırıklıklarınızla barışmanızı sağlıyor. Her dinlediğimde ancak küçük burunlu bir adamdan çıkabilir dediğim bir sese sahip olan Mike Rosenburg’un gerçekten de küçük bir burnu var ve bununla birlikte çok büyük bir yeteneği. 26 yaşındaki Brighton, İngiltere doğumlu Mike Rosenburg bu yetenek işinde de yalnız değil üstelik, bir gün bir etkinlikte tanışıp kafalarının çok uyduklarını fark ettiği Andrew Phillips ile 2003 yılında Passenger’ı kuruyorlar, bana göre çok ta iyi yapıyorlar. Bu ikiliye ise ilerleyen zamanlarda bass gitar çalan Marcu O’dair, davulda Alon Cohen ve klavyeyi eline alan Richard Brinklow katılıyor.
2007 yılında biraz da yapımcı rolünü üstlenmiş durumda olan Andrew Phillips’in stüdyosundaki çalışmalar sonucunda ilk albüm Wicked Man’s Rest ortaya çıkıyor. Daha sonra 2009 yılında Wide Eyes Blind Love, 2010 da ise Flight of the Crow ve Divers and Submarines albümlerini yayımlıyorlar. Ve bir sonraki çalışmaları da benim resmi olarak Passenger ile tanışmam oluyor; 2012 yılı, ‘All The Little Lights’ adlı albümleri hatta spesifik olarak “Let Her Go” parçaları. Geç olması hiç olmamasından iyidir gözüyle bakıyorum çünkü artık bundan sonra onları dinlemeyi bırakmaya hiç niyetim yok. İlk bakışta çok melankolik gibi gelebilecek tarzlarında ve şarkı sözlerinde, biraz dinlediğinizde doğru mu duydum deyip daha da ilginizi çeker hale getiren, günümüz asosyalliklerine, samimiyetsizliklerine ve insan ilişkilerine çok ince göndermelerde bulunup, tam o klasik camdaki buğulu bakışlarınızı aniden içinizden yükselen bir kahkahaya çevirebiliyorlar. (bkz. “I Hate” isimli parça)
‘All The Little Lights’ aynı zamanda albümün adı olan şarkılarında da dedikleri gibi, kalbimizde milyonlarca ışıkla doğuyoruz ve çoğu sönüyor zamanla, Passenger ise yaptıkları güzel müzikle birkaç tanesini daha canlı tutmamıza yardım ediyor işte..