Günümüzün eskiye olan özlemi saçımıza başımıza kıyafetlerimize fotoğraflarımıza yansıyor ama yetmez! Gelin, daha doğrusu dinleyin bir de kulağınıza yansısın. İlham almaktan bahseden kim? Burada vermekten ve ön ayak olmaktan, günümüzdeki önemli müzik anlayışlarının doğuşuna katkısı olan Bauhaus’tan bahsediyoruz hatta minimalistliğin bile.
1978 İngiltere’sinde kurulmuş olan Bauhaus. bünyesinde Peter Murphy, Daniel Ash, Kevin Haskins, David J gibi tek başlarına da müzik piyasalarında gümbür gümbür anılan gayet çılgın ve yanlış anlaşılmaya müsait isimleri barındırıyor. Bauhaus, kendi içinde elektronik, ambians, New Age gibi müzik türlerine kaynaklık eden blues, rock&roll etkileşimli İngiliz-Amerikan rockından sıyrılmış krautrock isimli deneysel müzik tarzını barındırmakta. Bununla birlikte punk, post-rock, glam rock, funk ve dub müziğin kesiştiği o görkemli orta çağ şatolarında kendini gösteren dev bir hayalet gibi karşısına çıktı insanların. Neden bu şato mübalağası derseniz mübalağa yok; Bauhaus’un ilk gotik-rock grubu olarak anıldığının altını çizmek isteriz.
Grup ismini, David J’ nin kabul gören teklifine borçlu. J’ye ise bu ismi bulma konusunda görsel sanatlarda ve müzikte son zamanların popüleritesi; minimalist yaklaşımın çıkış noktası olarak gösterilen 1919 Almanya’sının Berlin’inde kurulan Bauhaus Sanat Akademisi’nden aldığı ilham kaynaklık ediyor. Önceleri Bauhaus 1919 ismini kullanan grup kısa süre sonunda sadece Bauhaus ismiyle yoluna devam ediyor.
Grubun ilk albümü ”In The Flat Field (1980)”in yolunu döşeyen ”Terror Couple Kill Colonel” kaydı kariyerleri için önemli bir yere sahip.
David J ‘ye göre yaptıkları müziğin yorumu fotoğrafın üzerine resim yaparak önce kendine ve bir şeyleri mahvetmediğine inanmak gibi sıra dışı, satmak-almak ve birilerine beğendirme çabası gibi ekonomik kaygıların ötesindeki bu inançla yaratıcılığı her zaman canlı kılmak. Grubun eser verme süreci oldukça sürrealistik bir süreçten oluşuyor; birbirlerinden habersiz dört sanatçının bir adamın farklı uzuvlarını çizmesine benzetilebilir. Bir araya gelmedikleri takdirde yapılan işin sonucunu görmek ya da ortaya çıkanın güzelliğini anlamak imkansızdan öte. Diğer yandan özgün yaratıcılık ve kedine güven sonsuz..
Grup üyelerinin müziklerine perspektif kattıklarını, başta ‘Mask‘ albümleri olmak üzere grubun en çok etkisi altında kaldığı türün reggea olduğunu söylemeleriyle anlıyoruz, ya da anlayamıyoruz. Peter bu durumu açıklarken bir şeyleri çaktırmadan yapmak istediğimizde yeraltı seviyesinin bu duruma yatkınlığına, Bauhaus müziğinin canlı ve üç boyutlu oluşuna değiniyor.
Murphy, dördüncü albümleri ‘Burning From The Inside’ ‘ın kayıtları sırasında geçirdiği zatüre sebebiyle katılamadığından o dönem grup içinde daha bireysel havalar esiyor.. Bu durumun etkileri 1983 turne sonrası grup dağılmasıyla sonuçlanıyor. Dağılma sonrası, grup üyelerinden Peter Murphy, Mick Karn ile biraraya gelerek Dali’s Car adlı grubu kurarken Ash ile Haskins birleşerek Tones on Tail daha sonradan aralarına J‘nin de katılmasıyla Love and Rockets isimli gruplarla kariyerlerine devam ediyorlar. Love and Rockets Amerika’da her ne kadar Bauhaus’tan daha çok ilgi görse de kendi ülkesinde listeleri uzaktan seyredebildiler ancak. On yılı aşkın süre sonra 1998’de Peter‘ın da Love and Rockets ‘e dahil olmasıyla Bauhaus yeniden doğdu ve Gotham albüm kayıtları için stüdyoya girdiler.
David J grubun tekrar bir araya gelmesiyle elementlerin şansına inandıklarını vurguluyorlar ve kendilerini ‘surged mercurial’ (dalgalanmış bir civa) olarak nitelendirip ufak bir eklemede bulunuyorlar: ”Bauhaus bir Goth (barbarlık), Radiohead ise bir Prog (düzenlilik) hareketidir”. Buradan da anlıyoruz ki Bauhaus’un sağı solu belli olmaz, müzikte de güven aramadığınız eksikti zaten, bırakın eksik kalsın!
2008 yılında çıkardıkları ‘Go away White’ ile ”karanlığı ikiye katladık içine ışığı akıttık” , ”karanlıkla geldik beyazdan uzaktayız” gibi oldukça iddialı tabirlerle hayatın içine girip başımızı döndüren grup, The Killer, The Klaxous, The Faint gibi günümüz isimlerinin baştan çıkartıcı ritimlerinin çıkış noktası, Franz Ferdinand, Nine Inch Nails, Tv On the Radio gibi grupların ‘nasıl olduk’ larının gizemini içinde barındırıyor. Eserlerinden All We Ever Wanted Was Everything, Bela Lugosi’s Dead, Nerves, Departure, Satori, Slice Of Life, dikkatleri çekenler arasında.
Dinlediğinizde size bir nevi Nuri Alço öncesi, eğlenceli ama tehlikeli, klasik müzik eserlerinin ürpertisi, savaşın olduğu yerlerde halkın konservatizminin bir sesi gibi hatta kuzuların sessizliği kıvamında bir tat verecek Bauhaus.