New York’a taşındığım ilk zamanlardı… Williamsburg’deki küçük odamda kulağıma sürekli canlı müzik seslerinin gelmesiyle yan evde oturan komşularımın pek hoş bir grup olduğunu fark etmem çok zamanımı almadı. İşte Wild Yaks’i o günden beri yakın takibe almış bulunmaktayım. İlk olarak albümlerini dinlemek yerine canlı performanslarını izleme şansına sahip olmuştum. Verdikleri ilk izlenim, kendi müziklerini yapıp dinleyiciyle paylaşmaktan acayip zevk alan bir grup olmalarıydı. Sonrasında albümlerini dinleyince de bıraktıkları ilk izlenimin stüdyo kayıtları için de geçerli olduğunu gördüm.
Favori gruplarımdan biri olan Wild Yaks için Brooklyn’in en ünlü ve sevilen yerli grublarından biri olduğunu söylesem yanılmış olmam. Grup, 2007 yılında gitarist ve şarkıcı Rob Bryn ile davulcu ve vokalist Martin Cartagena tarafından Brooklyn’de kuruldu. İlk yıllarda farklı müzisyenler gruba dahil olup ayrılsalar da, Rob ve Martin grubun değişmeyen tek üyeleri oldu. 2009’daki ilk EP’leri ‘Ten Ships (Don’t Die Yet)’i yayınlayan grup 2010’da dağılma kararı aldı. Neyse ki basçı Jose Aybar ile gitarist ve şarkıcı Hunter Simpson’ın da gruba dahil olmasıyla Wild Yaks, 2011’de müziğe geri döndü. 2012’de ilk LP’leri ‘Million Years’ı yayınlayıp yollara düştüler. Grup, bu ilk albümde daha önce Beirut, MGMT ve Kurt Vile gibi isimlerle çalışmış Matt Boynton ve Björk, Beach House, Twin Shadows albümlerinde katkısı bulunan Joe La Porta ile çalışmış.
Wild Yaks için Brooklyn’in kült gruplarından biri diyebiliriz. Grup, Brooklyn müzik sahnesinde bir hayli tanınıyor olsa da, daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlayan ilk olaylardan biri grubun dünyaca ünlü Law&Order: Special Victims Unit dizisinin bir bölümünde yer almalarıydı. Bunu takiben 2013’te yine bir diğer Amerikan dizisi olan Shameless’in 2. sezon 2. bölümünde pek değerli şarkıları “River May Come”ı duymak mümkün. Ayrıca da dizinin orijinal soundtrack albümünde grubun enerjik “Tomahawk” şarkısına da yer verilmiş.
Geçtiğimiz ayın başında, 3 yıllık bir aradan sonra grup, “Rejoice! God Loves Wild Yaks” albümünü yayınladı. Grup son kadrosuyla yollarına devam ediyor. Ancak Hunter, diğer grup çalışmasına yoğunlaşması nedeniyle bu albümde tam olarak yer alamasa da fırsat buldukça grubun canlı performanslarına katılmaya devam ediyor. “Rejoice! God Loves Wild Yaks”, grubun önceki albümlerinin tersine indie ögeleri ağır basan ama punk’tan da vazgeçmeyen bir müzik sunuyor bizlere. Wild Yaks, söyleyiş tarzından bir şey kaybetmese de, albümdeki şarkılar öncekilere kıyasla çok daha melodik. Hemen belirtmekte fayda var, Wild Yaks bu albümü daha önce Swans ve The Walkmen gibi gruplarla çalışmış olan Kevin S. McMahon’ın prodüktörlüğünde kaydetti.
Albümün açılış şarkısı olan ve ilk olarak Stereogum’da dinleme şansı elde ettiğimiz “Paradise”, kesik gitar ritmleri ve grubun kendi tarzı olan şarkıları hep birlikte söylemeleriyle çok coşkulu bir giriş sunuyor dinleyiciye. Albüm boyunca kullanılan keman gibi enstrümanların varlığı daha melodik ve yumuşak müzikler ortaya koyuyor. Ama tabi ki “Don’t Cha Know”da da duyabileceğimiz gibi Rob’un güçlü sesi her şarkıda kendini gösteriyor. Wild Yaks, albümün son şarkısı “Woman, the Weight of the World” ile yavaş ve melodramatik ögelerle kapanışı yapıyor.
Wild Yaks öyle bir grup ki, şarkıları ne anlatırsa anlatsın, onları dinlerken tüm dertlerinizi unutabiliyorsunuz. Özellikle canlı performanlarının tadı çok başka. Grup elemanlarının neredeyse her şarkıyı beraber söylemeleri ister istemez konser izleyicisini de içine çekip performansa dahil ediyor. Wild Yaks; The New York Times, Huffington Post, Fader, Stereogum ve daha birçok hatırı sayılır dergide adından söz ettiren bir grup.
“Rejoice! God Loves Wild Yaks”, sınırlı sayıda plak formatında Rough Trade NYC’de satışa sunuldu. Bunun yanı sıra CD olarak da elde edilebilecek olan albüm, Bandcamp, Spotity ve iTunes’tan da dinlenebilir.