Bu yazımın ana karakteri süper hip-hop grubu Sisyphus. Grubun süper olmasının nedeni üyeleriyle alakalı. Onlar da her biri kendi alanlarında gayet başarılı olan üç isim: Çok büyük hayranı olduğum Sufjan Stevens ve Son Lux (Ryan Lott) ile daha önce çalışmalarını çok bilmediğim Serengeti (David Cohn). Projedeki görev dağılımı da indie müziğin prensi Sufjan’ın duygusal sözler ve sesi, Son Lux’ın oluşturduğu elektro müzik ritmleri ve prodüktörlüğü ile Serengeti’nin diyalog seklinde rap’i birleştirmeleri olarak ortaya çıkıyor. Farklılıklarını harmanlayarak oluşturdukları müzik de alternatif sayılabilecek, indie/elektro/rap kombosu yapan bir hip-hop müzik örneği. Sufjan Stevens’ın bir röportajında bahsettiği gibi aslında bu üçlünün çok da ortak noktası olmamasına rağmen, bütün farklılıklarla ortaya çıkan urun gayet tatmin edici.

Grubun ilk ortaya çıktığı 2012’ye dönecek olursak grup, üç ismin de bas harflerini oluşturan s/s/s olarak yola çıkıyor. Sufjan’ın Serengeti’ye bazı müzikler göndermesi, sonra da ikisinin Son Lux’ı da dahil edip üçlü arasında email yoluyla donen ve hepsinin farklı yerlerden kendilerine düşen kısımları kaydetmesiyle başlıyor. Bu uğraşın sonucunda çıkan çalışmaya ise Museum Day adını veriyorlar. Yaptıkları şeyden zevk almış olacaklar ki bunu da ilk EP’leri Beak&Claw takip ediyor.

Bu EP’den sonra tekrar bir araya geldiklerindeyse yeni müzikler üzerinde çalışmaya başladılar. Ancak bu defa ilk çalışmalarından farklı olarak bir odada ve birlikte kayıtlara devam ettiler. Yine akıllarında bir EP düşüncesi varken bunu genişletip LP çıkarmaya karar verdiler. Ve bu da üç haftada tamamlanan ve 18 Mart 2014’te Asthmatic Kitty/ Joyful Noise ortaklığında çıkan, kendi adlarını taşıyan bir albüm oldu. Albümdeki şarkıların sözlerine bakıldığında genel konular cinsellik, aşk, ölüm korkusu ve kimlik karmaşası gibi konular ki bunlarda sanatçı Jim Hodges’ın ve çalışmalarının etkisi var.

Röportajlarının birinde Stevens, kayıt yaptıkları odaya Jim Hodges’ın birkaç çalışmasını koyduklarını ve LP’yi kaydederken bu çalışmalardan etkilendiklerini belirtiyor (LP kapağının da Hodges’ın çalışmalarından biri olduğunu da not edelim hemen). Ona göre Hodges’ın çalışmaları ilk bakıldığında basit ve neşeli görünse de daha derin ve depresif anlamları var. Sisyphus LP’sinde de aynı şeyden bahsedileceğini söylüyor: Hoş ve yakalayıcı ritm ve müzikler ama arkasında yatan gayet karanlık anlamlar. Sufjan’ın seslendirdiği şarkılardaki söz ve melodilerin (Take Me ve Hardly Hanging On’da olduğu gibi) Sufjan’in o mükemmel derecede duyguları yansıtan sesi duyulduğunda bu açıkça anlaşılıyor.

Bana göre LP’deki en büyük eksiklik Son Lux’ın güzel sesini duyamamış olduğumuz ki şarkıları oluşturan müzikal alt yapıda imzası bulunması bu eksikliği affettiriyor. Serengeti’nin seslendirdiği parçalarsa daha ritmik ve canlı özellikler barındırıyor.

Türünün en iyisi olmasa da ne yazık ki Sisyphus‘un hak ettiği değeri ve ilgiyi görmediğini düşünüyorum. Bu yetenekli üç müzisyenin de emin olmadığı gibi, Sisyphus projesinin çalışmalarının devamının gelip gelmeyeceği belirsiz olsa da ortaya çıkan müzik ve albümler göz ardı edilmemeyi hak ediyor ve dinlenmeye değer çalışmalar olarak dinleyicilerini bekliyor.