Bradford Cox liderliğinde kurulan ve 14 yıldır “Urban” temalı mekanların dört duvarı arasında yaşayan Deerhunter, yeni albümünü 16 Ekim‘de piyasaya süreceğini açıkladı. Bu haberle beraber mekanın kapılarını açıp, Deerhunter’ın özgün sesini şehrin tüm sokaklarına yayma zamanı geldi.
Atlantalı ambient rock grubu, radyoda sürekli çalan ve 3 gün içersinde tüketip kenara attığımız modern pop gruplarına hiç benzemiyor. Dile dolanan sözleri, herkesi dans pistine itekleyen bir melodisi ve en önemlisi dinleyenlerini cazibesi ile büyüleyen bir solisti yok. Aksine Marfan sendromu olan bir soliste, kafa karıştıran uzun melodilere ve felsefik sözlere sahip. Fakat sanatları tam da bu noktada doğuyor, bireysel parçalardan bütüne ulaşma. Deerhunter müzik dünyasının Guernica’sı.
14 yılda 7 tane üye eskiten olağandışı grup, şuan 4 üyeden oluşuyor. Bradford Cox, Lockett Pundt nam-ı diğer Lotus Plaza, Moses Archuleta ve Josh McKay. 14 yıla 5 albüm serpiştiren dörtlü, asıl çıkışını ‘Halcyon Digest‘ (2010) ile yakaladı. ‘Desire Lines‘ ve ‘Helicopter‘ albümleri Guardian ve Rolling Stones‘ta olumlu eleştiriler aldı . Albüm ayrıca Hollanda listelerinde 5 numaraya yerleşti. ‘Halcyon Digest’, basçı Joshua Fauver’in son çalışması olmasına rağmen grup, son 5 yıldır tırmanışta. Tanımlanamayan ve komplex müzikleriyle dinleyenlerinin gönüllerini fethediyorlar.
Deerhunter, gerçekten komplike bir müzik rengine sahip. Bir bütün olarak incelemeyi doğru bulmadığım müziklerini üçe ayırmayı tercih ediyorum. Sololar, vokal ve bateri. Deerhunter’ı her dinlemede farklı bir kategoriye odaklanıyorsunuz. Çünkü istemsizce bu üç etmenden birine kapılıp sürükleniveriyorsunuz. Her tınının dinleyene farklı bir hikaye fısıldamasından dolayı parçayı bir bütün olarak yutamıyor insan. Bu nedenle de Guernica tablosuna benzetiyorum Atlantalı dörtlüyü. Her imgesi apayrı olan fakat tek’leri bütün olarak gördüğünüzde benzeri olmayan muhteşem bir eser.
Ambient punk ve shoegaze’in kökenlerine sağdık müzik üreten dörtlünün temelinde tekrarlanan endüstriyel gitar ritimleri yatıyor. Bradford Cox’un önderliğinde ilerleyen parçalar çoğu zaman Lockett Pundt’ın astronomik sololarıyla kopuyor. Dinleyenler solonun elinden tutup sürüklenirken Cox’un melankolik söylenmelerinden uzaklaşıyor bir nebze. Kopuş belki de bazılarına yanlış gelebilir, bir bütün olarak her enstrümanı duymak istiyorum diyenler de olabilir ancak Deerhunter’ın büyüsü de dinleyeni şarkı içinde kaybetmesi. Her dinleyişte farklı bir duyguya kapılmak müziklerindeki dinamiğin kalitesindendir.
‘Fading Frontier‘ adlı albümleriyle iki yıl aradan sonra tekrar aramıza dönecek olan Bradford Cox ve grubu, albüm sonrası bir de turneye çıkıyor. 16 Ekim’de piyasaya sürülüşüyle beraber Amerika’da başlayacak olan turneleri Fransa, İngiltere, İrlanda, İtalya, İsviçre, Danimarka, Hollanda ve Almanya’yı kapsayacak.
Albümün ilk single’ını deneyimlemek isteyenleri aşağıya davet ediyorum,
Büyük şehirlerin küçük urban mekanlarında sıkışıp kalan bu astronomik dörtlünün sesini, 16 Ekim’den sonra her sokakta duymak dileğiyle.