Fotoğraflar: Barış Çağlayan
M
odern cazın altın çocukları, Manchester’lı trio GoGo Penguin, geçtiğimiz çarşamba günü Babylon sahnesine konuk oldu. Pek bir değer verdiğimiz grubun bu konseri inceleme masamızda.
Ülkemizi 2013‘ten beri yıl aşırı ziyaret etmeyi ihmal etmeyen İngiliz trio-jazz grup GoGo Penguin, 5 Nisan akşamı Babylon sahnesine konuk oldu. Geçtiğimiz sene de 30 Mart’ta aynı sahnede bizlere enfes bir konser yaşatan GoGo Penguin’in geleceğini duyduğumuz an ilk işimizi tabii ki yerimizi ayırtmak oldu.
2012’de yayınladığı ilk albümü Fanfares ile tüm caz camiasının dikkatini çeken grup, 2014’te yayınladığı v2.0 albümüyle ne kadar özgün ve heyecan verici bir müzik oluşumu olduğunu kanıtlamış, aynı yıl bu albümü Mercury Prize’ın Yılın Özel Albümü Ödülü ile taçlandırmıştı. Geçtiğimiz sene 3. stüdyo albümü Man Made Object’i 5 Şubat’ta yayınlayan leziz grup, albümün turnesi kapsamında Babylon Bomonti’ye uğrayıp bize caz müziğin gitti yolu göstermişti. Taze albümün şarkılarını daha dinleyemeden Babylon sahnesinde All Res, Branches Break, Protest gibi ihya eden şarkılarla büyülü dakikalar yaşamıştık.
Henüz geçen seneki konser hafızalardan silinmemişken bu sene de All Res ile perdeyi açtı GoGo Penguin. Tabii ki grubu, müzisyenleri çok daha detaylı izleme ve inceleme şansına sahiptik artık. Daha önce Mammal Hands inceleme yazısında da değindiğimiz gibi, grubun öne çıkan baskın enstrümanı kontrbas. Ancak bu noktada çok önemli bir şey söylemeliyim, bu aslında planlanan bir şey kesinlikle değil. Grubun üyeleri Chris Illingworth (Piyano), Nick Blacka (Kontrbas) ve Rob Turner (Davul) kendi karakterlerini müziğe yansıtarak öyle bir tarz oluşturmuşlar ki, insan bunu farkettiğinde grupla bambaşka bir iletişim kuruyor. Tüm agresifliğiyle yeteneklerini bir bir sergileyen, kontrbasın nasıl çalındığını tabir-i caizse gözümüze sokan Nick’e, durgun kişiliği, şapkadan tavşan çıkaran yeteneği ve naif piyano melodileriyle Chris, içindeki kargaşayı ve kaosu ritmlerle anlatan, yeteneğini bir süre saklayıp ardından ağızları açık bırakan performansıyla davulda Rob eşlik etti. Elektronik müzik altyapısından da bol bol beslenen grup, muazzam özgün tarzını kesinlikle bu müzikal iletişime borçlu.
Kendimi müziğe o kadar odaklamışım ki playlist sırasını maalesef unuttum. Hopopono, Kamaloka, Murmuration, Unspeakable World, Weird Cat, Smarra, Intiate, GBFISYSIH, Break, One Percent, Branches Break, Protest gibi birbirinden enfes parçaları peşi sıra dinledik. Konser ortasında ve biss’te olmak üzere toplamda iki kere dinlediğimiz bir Garden Dog Barbecue var ki, enerjisiyle 10 kaplan gücünde.
GoGo Penguin öyle bir deneyim ki, grubun performasında bir yandan tiyatro izliyormuş hissine kapıldığımı söylesem yanlış olmaz. Tiratlar atan, biri düştüğünde diğerleri elinden tutan, beraber eğlenip beraber kızan, birbirleriyle enstrümanlar aracılığı ile konuşan 3 dahi insan… Gördüğünüz yerde biletlere yapışın, kesinlikle kaçırmayın. Tek bir handikap var; çıtayı bu denli yükselttikten sonra her konserden bu kadar zevk alamayabilirsiniz, benden söylemesi.