Tut şunun ucunu kaydedicez abi. Banyoyu komşuyu es geçmeden tabi. Amon dikkat! Sound bu abi ! Sokakları unutma elektro müzikten şaşma. Yazık olur sakın ha! Şeklinde bir giriş tam olarak Amon’u özetliyor aslında. İnsan ismine çekermiş Amon ise Aman yapma Aman! Aman dikkat! gibi çeşitli tepkisel durumlardan geliyor desek yalan olmaz herhalde. Sonuç olarak, havadaki sivrisinek vızıltısından dahi sorumlu devlet bakanınız Amon Tobin ile tanışmanızı, önceden tanıştıysanız da kaynaşmanızı daha fazla ertelemek istemedik.
Brezilya kökenli Amon küçük yaşta Londra’ya taşındıklarında ”Merhaba ben geldim Avrupa” demiş. Lakin efsaneye göre insan kulakları onu duyabilecek kapasitede hassas değilmiş. Blues tarz müziği genç yaşta benimseyen sanatçı henüz amatörken üniversite yıllarında editöryal fotoğrafçılıkla ilgilenmeye başlıyor. Odasında şahsi vinil kayıtlardan elde ettiği jazz soundlarının demoları sayesinde, Londra çıkışlı yapım şirketi Ninebar‘la çalışmaya başlayıp, kendi besteleriyle oluşturduğu kayıtları gündeme geliyor. O zamanlar ki çalışmalarının çoğu, Allmusic tarafından da oldukça etkileyici olarak gösterilen, kendisinin ilk albümü Adventures in Foam (1996) ‘da yer alıyor. Amon ilk albümünde kendi ismi yerine Cujo ismini kullanıyor. Müzik endüstrüsine jazz bateristi & davulcusu kıvamında girip ortalığı jazz ettiyor. Albümü keşfeden isimlerden DJ Food Funki Porcini , kendilerinin yanı sıra The Herbaliser ve Coldcut gibi isimlerle de çalışan Ninja Tunes plak şirketini Amon’a tavsiye ediyorlar. Bu tavsiye üzerine Ninja Tunes’la çalışmaya karar veren Tobin’in başka bir yapım şirketi tarafından izin alınmadan bütün parçalar eklenmemiş ve biraz coverlanmış hatta bazı şarkıların isimleri dahi değiştirilmiş olarak piyasaya sürülüyor. Ama reklamın iyisi kötüsü olmaz , sonucunda her şey müzik piyasasının diline düşen Tobin’in yanına kar kalıyor. 1997 ‘de Ninebar yapım şirketinin egemenliğinde çıkan albüm Ninja Tunes’la ikinci taze bir diskle birleşerek aynı isimle tekrar piyasaya sürülüyor. Her ne kadar kendisinin ilk albümü de olsa, küçümsenmeyecek bir seviyeden müzik dünyasına adım atıyor. Pitchfork’un ‘dinlediğinizde yanınıza kar kalacak bir albüm ‘ demesiyle devam ediyor.
Adventures In Foam’dan sonra ardışık senelerde çıkarttığı Bricollage (1997) ve Permutation(1998) albümleriyle eleştirmenlerden bilindik jazz ile elektronik davulun mikser ustası olarak insanlara anonse ediliyor ve çeşitli mekanlarda sahne almaya başlıyor. Albümlerdeki jazz ve doğayı simgeleyen soundlar Permutation albümüyle kitlelerde daha kalıcı izler bırakıyor. Bu albümden sonra Tobin’in Montreal Jazz Festival’i ve Coachella Music and Arts Festival’de bütün biletleri yok satıyor. Fakat ne yazık ki henüz o sıralar yaptığı müzik tarzı oldukça tutulmasına rağmen insanların Tobin bazlı bir ilgisi oluşmuyor ama takdir almaya tam gaz devam ediyor. 1999 senesinde Pitchfork, Amon’un işlerini Quincy Johnes ve Miles Davis’e benzetiyor o da yetmezmiş gibi Bricollage albümünü son on yılın en yaratıcı albümü olarak seçip, tam puan veriyor.
Tabir-i caizse blues, jazz, hip-hop elektronik içine ne varsa katarak sihirli parmakları ve algısıyla her seferinde lezzetli bir ses salatası hazırlamayı bilen Amon, milenyum çağına adeta benimdir diyor. Sanatçı, 2000’de çıkarttığı en çok reklam alan, aksiyon film müzikleri kıvamındaki dördüncü albümü Supermodified ile, karşımıza çıkıyor.Ve tabi Pitchfork, kaz gelicek yerden tavuk esirgemeyip ‘al sana on üzerinden dokuz yolun açık olsun!’ diyor. Albümden “Saboteur” isimli parça The Italian Job(2003) filmi soundtracklerinden biri olarak kullanılıyor.
Supermodified sonrası ise Amon’un kariyerinde adeta bir dönüm noktası niteliğinde. Sanatçı Montreal’e yerleştikten sonra 2002 senesinde Out From Out Where(2002) isimli beşinci ama ilk kez profesyonel bir stüdyoda hazırlanan albümünün hazırlığına giriyor. Albümden yayımladığı ilk parça Verbal’a eleştirmenlerin yaklaşımı az ama öz iki kelimelik üst düzey beğeni niteliği taşıyor. 2004 senesinde Amon yaptığı işi albüm çıkarmaktan farklı bir boyuta taşıyor. Tom Clancy’s Splinter Cell: Chaos Theory isimli video oyunu için, gerek anlık aksiyon seviyesine gerek genel zorluk seviyesine göre değişen video oyun müziklerini de ilk yapan isim olarak sektörde yeni bir çağ başlatıyor. Out From Out Where albümünün tutulduğu sıralarda ise zamanı gelince oldukça konuşulacak albümü Foley Room için hazırlıklara girişmiş bulunuyordu. 2005’te ise Tom Clancy’s Splinter Cell video oyun müziği için oyunla beraber satılan bir soundtrack CD’si piyasa sürülüyor.
Ve her sanatçının dönem dönem ilham aldığı olgular Tobin için Foley Rooms (2007) albümüyle farklılaşıyor. Şimdiye kadar eski vinil kayıtlarından yararlanan Amon , altıncı albüm çalışmasında filmlerde ses efekti kaydı için kullanılan foley room ismi verilen odalardan ilham alıyor. Amon ve ekibi dünyayı bi oda gibi düşünürcesine oldukça hassas mikrofonlar kullanarak kayıt yapmaya başlıyorlar. Yaptıkları kayıt bir gün Nat Geo Wild ekibi kılığına girip karıncanın yeşillik yerken çıkardığı sese oradan aslanın kükreyişine oradan da kedinin fare yerken çıkardığı sese, dağa taşa akan suya doğru gidiyor tutabilene aşk olsun! Ne kullanıyorlarsa biz de istiyoruz Amon! yani mikrofon.. Tamam ama bu da yetmiyor yeri gelip röntgencilik yapıyorlar; komşunun duşa kabinde söylediği şarkıyı kaydediyorlar. O vakit anlıyoruz ki komşu kavgalarını duyabilmek için duvara cam bardak dayayanlar Amon’un bir alt başlığı olarak masun insan kategorisine girebiliyorlar. Tabi ki kaydedilen bütün bu sesleri bilgisayar ortamındaki sofistikasyonlarından sonra ayırt edebilmek çok mümkün değil. Albümün çıkış parçası Bloodstone piyano ve caz soundlarını başlatıyor. Piyanonun kaldığı yerden Ester’s isimli parça devam edip üzerine motor sesleri ve ters köşe ritimler girmeye başlıyor. Keep Your Distance ise adı üzerinde iradeyi konuşturan tarzı jungle ritimleri araya sokuyor. Albümle aynı ismi taşıyan Foley Room çarpıcı ve çok geçişli vurgulara sahipken Always ile Big Furry Head ise hip -hop ve IDM temelli parçalardan. Daha sonradan Always isimli parça 2008 yapımı 21 adlı filmin soundtrack’lerinden biri olarak da kullanılıyor.
Müzik endüstrisinin süper kahramanı Amon’a ”Ses Adam” diye isimlendirmek içten bile değilken elektronik müziğe saygısı olmayan insanlara da anyayı konyayı gösteren birisi. Albümden sonra son hız çalışmalara devam eden Amon, Sucker Punch’s Infamous (2009) video oyun için müzikleri hazırlıyor. 2011 yılında piyasaya sürdüğü ISAM albüm turundaki sahne planlaması izleyenler üzerinde gerçekten akıl almaz bir etki yapıyor. Küplerin içine oturulmuş bir video eşleme yöntemiyle, ses mühendisliği sanatını bir arada sunuyor. Amon’un çocukluğuna indiğimizde yanlışlıkla yılbaşı çam ağacının kablolarına dolanıp, onlarla etkileştiği kanaatindeyiz aksi takdirde bu elektronik zeka başka türlü açıklanamıyor. Albüm kayıtlarındaki kadın seslerinin de gerekli proseslerden geçmiş Amon’un kendi sesi olduğunun altını çizdikten sonra, ISAM performanslarını izlemeden albümü satın almak elmanın yarısı bile etmiyor. Genel olarak kayıtlarda akıcılığı bozmamak adına liriksiz eserler verdiği de Amon’a dair önemli bir detay. Ayrıca ses kaydetmek için fazlaca kullandığı mikrofonların klasik müzik konserlerinde kullanılan az rastlanan oldukça pahalı parçalar olduğunu gerçeğini de atlamayalım. Foley Room(2007)’dan sonra ISAM(2011) ile de eleştirmenler tarafından God was a Dj kategorisinde türünün tek örneği olarak boy göstermeye devam ediyor.
Tadını beğenip ne var bunun içinde diye sorduğunuza pişman olduğunuz yemekler gibi, Amon’un yaptıklarını yapacaklarını didiklemek içinize pek su serpmeyebilir ama helal olsun dememek elde değil. Olur ya bir gün şarkının içinden nezle olan adamın peçete ile düeti de çıkabilir. Olamaz mı ?Olabilir. 6+1 hisse sahip bu ‘Ses Adam’ın kayıtlarına karşı, kulaklarınıza Amon Dikkat ! anonsu yaptığınızda uzaya ekonomi sınıfından uçmuş sayılmanız an meselesi.