Discografisiyle biyografisini birlikte saatlerce belki günlerce okuyabileceğiniz nadir müzisyenlerden biri olan Miles Davis, Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında, NU-DC organizasyonu ve Salon İKSV işbirliğiyle bu yıl 4.sünü gerçekleştiren Caz Ağacı etkinliğinin bu ayki ismi oldu. “Trompet Dahileri” başlıklı bu yılın etkinlikleri sırasıyla Mart’ta Louis Armstrong, 30 Nisan Uluslararası Caz Günü’nde ise Chet Baker ile devam edecek.
Hande Soral ve Vedat Özemiroğlu’nun sunumuyla renklenen gecede trompetin dahiyane ismi Miles Davis geçtiğimiz cumartesi gece Salon’da ağırlanırken, ”Ruh çağırma seansları” başlığı altında efsane kayıtları her biri pek kıymetli olan sanatçıların harika yorumlarıyla vücut buldu.
Geceye gelecek olursak! “60’lı yıllarda hiç gitmediğim New York’da buldum kendimi bir an gözümü kapattığımda. Müziğin bellekteki an(ı)lara dokunan tarafını hep sevmişimdir. Bir New York draması olarak nitelenen ‘Shame’ filmindeki barda New York, New York söyleyen Carey Mulligan’i ya da ‘Lost in Translation’da kahkalar eşliğinde, B.B King’in ‘The Thriller is Gone’ ı yükselen bir otelin teras katı arasında bir yerde içkimi yudumlayıp müziğe bıraktım kendimi.“ Saniyeler içinde daldığım dünyadan çıktığımda karşımda İmer Demirer (trompet), Serkan Özyılmaz (piyano), Volkan Topakoğlu (kontrbas), Ediz Hafızoğlu (davul) vardı. Vedat Özdemiroğlu’nun da tabiriyle gecenin 10 numarası İmer Demirer önce kulaklarımızın pasını sildi ve Elif Çağlar’ ın Four yorumuyla Davis Gecesi başladı. Sırayla, All Blues (Sibel Köse), Tutu (Ece Göksu), Tune Up (İmer Demirer), Blue in Green (Elif Çağlar), Boplicity (Ece Göksu), Sibel Köse (Milestones), Nardis (İmer Demirer), You Wont Forget Me (Sibel Köse), Little Willie Leaps (Elif Çağlar), Seven Steps to Heaven (Ece Göksu) şarkılarıyla müzikseverleri mest ettiler. Ve gecenin sonunda Full Ensemble olarak 3 şahane kadın solisti bir arada dinlemenin zevkiyle Freddie Freeloader ve So what şarkılarıyla Davis’in ruhunu çağırmış olduk. Geceyi bu kadar özel kılan en önemli şeyin Davis şarkılarına yeni sözler yazılıp yeniden yorumlanması olarak söyleyebiliriz ki her biri harika olmasına rağmen Tutu, Freedie Floader, So what en beğendiklerim oldular. Trompetin içine harmanlanan yeni vokal performansları izleyiciyi epey mest etti.
Çoğunlukla 1950-1965 arasındaki albümlerden çıkan performanslar, ki o dönemde Davis’in daha yumuşak tınılara sahip cool akımı öncülüğü, sonrasında gelişen daha ağır tonları barındıran kayıtları 3 vokal ile birleşince ortaya emprovizasyon açısından da çok renkli ve özel performanslar çıkmış oldu. Ki doğaçlamaya en iyi örneklerden biri olan Kind of Blue albümünden 3 parça (Blue in Green, So What, Freddie Freeloader) çalındı. Sahneye en çok yakıştığını düşündüğüm sanatçılardan, her zamanki o güzel gülümsemesi ve duruşu ile Sibel Köse; coşkusu, enerjisi ve o muazzam sesiyle Elif Çağlar, naifliği ve şahane sesiyle Türk Caz’ının kazanımlarından Ece Göksu ve İmer Demirer, Ediz Hafızoğlu,Volkan Topakoğlu,Serkan Özyılmaz gibi değerli isimler.. Harikaydınız!
Dilerim ki bu geceleri sık sık yaşarız. Kişisel olarak buradan da belirtmiş olayım NU-DC Open Mic Gecelerini pek özledik doğrusu..
*Fotoğraflar için Merve ve Recep’e teşekkürler.