Öyle bir “şey” hayal edin ki, Pop’tan Rock’a, Electronic’ten Hip-Hop’a her tarzı içinde barındıran ve bunu muhteşem bir görsele dönüştüren, dönüştürmekle de kalmayıp bu tarzları o görsele yediren bir “şey”. Hayal etmekte zorluk çekenleriniz için direk bu “şey”in ilk ve (bence) başarıya ulaşan tek örneğini verelim: Gorillaz!
Kim bu Gorillaz diyecek olursak projenin arkasında birçok sanatçının işbirliğini görebiliyoruz: Electric Brit-Pop atmosferini yaratan Damon Albarn (evet, bahsettiğimiz şahıs Blur’un Damon Albarn’ının ta kendisi), Hip-Hop tadını veren Dan “The Automater” Nakamura ve muhteşem görselleri yaratan, aynı zamanda bir cult comic olan “Tank Girl”ün yaratıcısı Jamie Helwett, yanlarına birçok sanatçıyı alarak bu muhteşem “şey”e kavuşturuyor bizi. İsimlerden biri Blur’un Damon Albarn’ı olsa da Gorillaz’ın tarzının Blur ile örtüştüğü sanılmasın, Nakamura burada devreye girip Hip-Hop’uyla bu tarza apayrı bir boyut kazandırıyor, ki bu da bizim eşsiz deneyim diye bahsettiğimiz şey oluyor. 2000’in sonlarına doğru çıkan EP “Tomorrow Comes Today”, bu sanatçıların bir arada Gorillaz adı altında müzik dünyasına attıkları ilk adım oluyor. EP’yi izleyen ve inanılmaz ses yaratan “Clint Eastwood” single’ından sonra 2001 baharında Gorillaz resmi olarak “go”yu veriyor – çıkış albümleri olan “Gorillaz” (evet, yine grubun adını taşıyan albüm klasiği ile karşı karşıyayız), dünya çapında büyük yankı yaratıyor ve grubu yukarılara taşıyor. 2. büyük albüm için Nakamura “Bu sefer ben yokum.” diyor, fakat Albarn (grubun lideri diyebiliriz kendisine sanırım), kendine yol arkadaşı bulmakta güçlük çekmiyor ve “Demon Days”, 2005’te Danger Mouse ve yine birçok ismin işbirliği ile ortaya çıkıyor. Devamı da geliyor bu albümlerin, 2010 baharında “Plastic Beach” ile karşımıza çıkıyor Gorillaz, ve ardını ilginç bir şekilde Plastic Beach’in turu sırasında Albarn’ın kendi iPad’inden kaydını yaptığı albüm izliyor: “The Fall”.
“Demin yukarıda “şey” diye bahsettiğim şey aslında nasıl bir şey?” sorusuna gelelim şimdi de. Albarn, Nakamura ve ekürileri, belki de bir araya gelebileceğini asla düşünemeyeceğimiz müzik tarzlarını birleştirip, Helwett’in görsel yetenekleri ile bir nevi “virtual band” oluşturuyorlar. Bu “virtual band”in “virtual member”ları ise solist ve keyboard’da sevimli Murdoc, bas ve bateride sadist olduğunu tahmin edebileceğimiz Russel ve gitarda sevimli ufaklık Noodle. İşte Gorillaz’ın kliplerinde yaratılan o muhteşem görsel alemde kendimizi bambaşka bir dünyada buluyoruz; Murdoc, Russel ve Noodle’ın kendi dünyalarında. Bu dünyayı henüz tatmamış olanlar varsa aranızda, sizi acil, ama çok acil bir şekilde “Feel Good Inc.”i dinlemeye, izlemeye, yaşamaya davet ediyorum.
Evet, girebildiniz mi o dünyaya? Giremedim diyenlerin yazının devamını okumaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum, girebilenlere ve zaten kendini her Gorillaz şarkısında, klibinde kaybedenlere ise sesleniyorum: Bu gece, Murdoc, Russel ve Noodle sizi indigo’da bekliyor olacak! Gorillaz’ın efsane etkinliklerinden olan Gorillaz Soundsystem, bugün, 23 Kasım Cumartesi gecesi, saat 23:30’da indigo’da gerçek dünyadan biraz kopup güzel kafalar yaşamak ve Electro, Pop, Rock ve Hip-Hop’un muhteşem karmasında kendini kaybetmek isteyenlerin adresi olacak. Gorillaz’ın kendisi gelemese de DJ’lerinin gelip bizi büyük ekranda yansıtacakları o virtüel dünyaya hapsetmesini sabırsızlıkla bekliyoruz!
“Nedir bu Soundsystem?” diyenlere gelsin: