Mevsimlerin en iğrenç olanına girdiğimiz bu günlerden selamlar arkadaşlar. Yapış yapış terleyen insanlar, turşu konservesi gibi doluşulan otobüsler, yazın ortasına denk gelen Ramazan ile birlikte, müthiş bir yaz bizi bekliyor. Tamam, kışın da otobüslerde konserve oluyoruz, ancak o zaman daha çok fasulye konservesine benziyoruz, turşu daha kötü.

Bu yazı dizisi bildiğiniz gibi albümlerden, adam gibi albümlerden, albüm gibi albümlerden bahsettiğimiz bir yazı dizisi. Ancak bu albümün benim için daha da ayrı bir yanı var. Yanılmıyorsam 3 yıl kadar önce, söyleyecek çok şeyim varken ancak ortada bir platform yokken, başıboş bir şekilde internette dolaşıyordum. Birden bu siteye, RaveMag’e denk geldim. O zamanlar basit bir blog sitesi halindeydi. Yazıları beğendim, tarzlarını beğendim, manifestolarını beğendim. Çaktım editör abimiz Taner’e mesajı. Dedim ben de yazmak istiyorum. Şaşırdı haliyle, daha önce hiç böyle bir yazar alımı yapmamışlarmış, arkadaşların arasında oluşturulan bir platformmuş. Yine de beni kırmamak için bir deneme yazısı istedi, yolladım ben de. Yolladığım yazı, bugün albümünü inceleyeceğim grubun üyelerinden bahsettiğim (Alex Turner ve Miles Kane) bir yazıydı. Taner beğendi sağolsun, daha sözleşmeli olmadan kadrolu oldum. Şimdi bu son yazımda da, aynı gruptan bahsetmek istiyorum. (Şaka şaka, ne son yazısı, daha Taner benden bıkana kadar buradayım, ayrıca ilk yazdığım grupla bitirecek kadar romantik bir adam değilim.)

Bu hayatımın sizin çok da umurunuzda olmayan kesitini anlattıktan sonra, artık albümümüze geçebiliriz. Günümüzde rock star denilince akla gelen ilk isim, Arctic Monkeys’in vokali Alex Turner ile, onun kadim dostu, Arctic Monkeys’in buralara gelmesinde; aslında grupta olmamasına rağmen büyük katkıları olan Miles Kane’in, tek albümlük grubunun, tek ve en iyi albümlerini işleyeceğim.

60’ların havasını, saç tipleriyle yakalamış olan ikili, bir de şarkılarla bunu yapalım demişler ki, ardışık gelen vokaller, basit riffler ve adam harcayan sözler ile bunu başarmışlar. Bu nasıl güzel bir ikili olmuş böyle? Gelin birlikte görelim.

The Age Of The Understatement

“Kiss me properly and pull me apart…”

Albümün açılış şarkısı. Müthiş bir enerji, içi zeka dolu, nefis, hüzünlü sözler. İki vokal de kullanılmış. Bir tanesi yarım salise sonra geliyor. Tam 60’lar havası. Yaz geldi, hem biraz hızlanalım diyenlere, hem de öyle boş şarkı dinlemem ben diyenlere çok uygun. Spor da yapılır, bira da tokuşturulur bu şarkıda.

Standing Next To Me

“And we’ll drink to thought, she’ll remember you, maybe tomorrow…”

Üstte yazdıklarımı tekrar okuyuverin. Aynısı. Farklı bir melodi, farklı sözler. Yine enerjik, ama sanırım bu bira içmeye biraz daha uygun. Abilerimiz bu şarkıda, sanki müzik yapmıyorlar da, meyhanede oturmuşlar rakı tokuştururak dertleşiyorlar. Belki yarın hatırlar seni yenge diyor… Delikanlı adamların aşk acısı var burada. DİNLEYİN BUNLARI.

Calm Like You

“Now I’m craving heartbreak, while you’re making your demands…”

Bu sefer başka bu şarkı. Şu ana kadar yazdıklarıma pek benzemiyor. Mesela nakarat dışında tek vokale düşülmüş. Sesinden tanıdığım kadarıyla Alex. Albümün dinle dinle bıktırmayanlarından. Sanki tam patlayacağı yerde bitiyor, bu da bizi delirtip tekrar başlatıyor şarkıya.  Buyrunuz:

Separate And Ever Deadly

“Attending to the tears on cheeks, I wouldn’t notice…”

Bu yazıları, önce şarkıyı açarak okumaya başladığınızı tahmin ediyorum. Ya da en azından öyle yaptığınızı umuyorum. Yoksa okumuyor musunuz bile 🙁 ? Sadece şarkıyı dinleyip gidiyor musunuz yoksa… Neyse artık. Benim dediğim gibi yaptığınızı farz edelim. Açtığınız gibi göreceksiniz, bu ne enerji kuzum diyeceksiniz. Bekleyin daha, bir de nakaratı bekleyin. Çılgın atan bir şarkı bu. Ama mutlu görünen şarkılardan. Sözleri öyle böyle değil. İngilizce bilmeseydim keşke diyeceksiniz, içinize öküz oturtuyor. Hadi bakalım.

My Mistakes Were Made For You

“And it’s a lot to ask her not to sting and give her less than everything…”

Bakınız arkadaşlar. Ben The Smiths dinleyen adamım. Ben sadece dinlemekle kalmayan, her şarkısının her sözünü tek tek bilen, albüm yıllarını falan ezberleyen, sapık bir adamım. Morrissey’den büyük şair var diyeni ben, ben Oğuz usta, ömründe bir Coldplay dinleyen adamı bile incitmemiş ben, hiç düşünmeden çeker vururum bunu diyeni.

Ancak, bakınız ben, diyorum ki, bu şarkıdan güzel sözleri olan bir şarkı duymadım. 25 yaşında iki tane bebenin yazdığı bu sözler, hayatımda duyduğum en iyi şarkı sözleri. Özellikle üstte verdiğim o cümle. Tüm bunların yanında, melodinin ne kadar müthiş olduğunu falan söylememe gerek sanırım. Şarkının düzenlemesinin, melodi-vokal dengesinin ne kadar mükemmel yapıldığını belirtmeme gerek yok.

Black Plant

“Desire starts to make demands and dear boy, you’d be a fool to make plans with her…”

Albümün iyilerinden bu da. Bir My Mistakes Were Made For You değil tabii ama olsun. Güzel, hırslı bir melodi, vasatın çok üzerinde sözler ve bizim çocukların sesleri. Böyle 30 tane şarkımız olsun 1 milyon lira borcumuz olsun, daha ne istersiniz kutsalınızdan?

Meeting Place

“He’s worried she’s waiting in his dreams, to drag him back to the meeting place, his love had left him there…”

Özel kadınların şarkısı. Kalp kırıklıklarının şarkısı. Uzaktan sevmelerin şarkısı. Yumruk ısırmanın, yetmeyince duvara atmanın şarkısı. İlk tanıştığınız yere tekrar bakamamanın şarkısı, bir de evinizin içiyse burası, sıçtığınızın şarkısı. Gece uyuyamamanın şarkısı, belki o rüyanıza girer diye. Ayrılacağını bile bile, aptalı oynamanın şarkısı. Zamanı anlamanın şarkısı, zamanın adil olduğunu, çünkü herkese karşı zalim olduğunu anlamanın şarkısı. Özel kadınların şarkısı.

Bitirirken

Arkadaşlar bir bayrak vardır müzikte. Hüzün bayrağı. Bob Dylan, The Smiths’e devretmiştir. The Smiths Radiohead’e, Radiohead Placebo’ya. Placebo Arctic Monkeys’e. Atladıklarım olmuştur tabii, ama öğlenin 12’sinde İzmir sıcağından katılıyorum sizin gönlünüze, mazur görün. Bayrağı son taşıyanlardandır The Last Shadow Puppets. Anlayan bir azınlık vardır bu grupları bu dünyada, çünkü bu gruplar da onları anlar. Siz de onlardansanız, zaten halihazırda biliyorsunuzdur bu çocukları. Ben de, size hatırlatmış oldum buradan. Görüşmek üzere.