Albüm Puanı: 7/10

Hemen dinleyin hemen!

1) Hi-Five

2)Forgiven/Forgotten

3) White Fire

“are you lonely too? hi – five!” 

Önce Aralık ayının beşinde, Forgiven/Forgotten klibi ile Angel Olsen “geliyorum kafanızı titretmeye” dedi. Ardından “yalnızsan çak bir beşlik” şarkısı Hi-Five klibi geldi ve nihayetinde 18 Şubat’ta Jagjaguwar etiketiyle Burn Your Fire For No Witness adlı Angel Olsen albümü huzurlarımızdaydı. Çağ dışı bir isim Angel Olsen ve yaptığı tarza indie, folk, indie folk gibi bir etiket yapıştırmaya pek gerek yok. Angel Olsen’de eskilerin duruşu var, canının istediğini yapıyormuş gibi bir ruh halinin içinde kendini bırakmış. Sesi 60’ların hippilerinin saçlarına takılsa da, günümüze uyan birçok enstrüman ve notaya sahip. Geçmiş ve geleceği birleştiriyor şarkılarında. Teknolojiyi göz ardı etmiyor ama gözümüze de sokmuyor. Sesini uzaktan duyduğunuz zaman, daha yakından tanıma isteği duyuyorsunuz. Kulaklıkla Angel Olsen’i tecrübe ettiğiniz zaman tarihi unutabilirsiniz. Sanki zaman yokmuş da sadece siz ve aklınızdakiler varmış gibi duruyorsunuz orada. Yer, duvar ve tavan arasında.

Albüm Unfucktheworld ile açlışı yapıyor. Şarkı albümde her duygunun en uç noktasıyla karşılaşacağınızın işareti. 2 dakika sürmesine rağmen hayatın tüm bitişlerini bir şarkıya toplamış gibi Angel. Daha sonra Forgiven/Forgotten başlıyor çalmaya. Herkes karşılaşmamıştır ama bazen mekanlarda “kaybedecek hiçbir şeyi yokmuş gibi rakseden insan”lar olur. Tek başlarına deliler gibi dans ederler ve izlerken gülseniz de içten içe çok fazla şeyden vazgeçtiklerini ve bunun rahatlığını dışa vurduklarını hissedersiniz. Benim için artın onların danslarına Forgiven/Forgotten eklenmeli. Ve sıra Hi-Five‘da! Bence albümün en iyi şarkısı, klibiyle 2014’ün başına geldi oturdu. Riff’ler öfkenizi damarlarınızdan çekerken, Angel Olsen’in sesi de damarlarınızı çekiyor. Aşırı derecede karışık hislere koşmak isteyenlerin şarkısı olabilir.

Hi-Five biterken yerlerinize oturuyorsunuz. White Fire başladığı zaman şarkıya Marissa Nadler girecek gibi hissediyorsunuz ama açıkçası Angel Olsen söylemeye başlayınca huzur kaplıyor beyninizi. Çünkü daha iyi. White Fire albümde düşüşün başlangıcı, ilk tökezlemeler, adımların küçülmesi. Hi-Five ve Forgiven/Forgotten’da tazı gibi koşturup sinek gibi uçuran Angel Olsen, White Fire ile sakinleştiriyor. Ve beşinci şarkı High & Wild yine dalgaların boyutunu indikleri yerden çıkarıyor. Lights Out albüme genel olarak hakim olan nostaljik havadan en çok nasibini alan şarkı diyebilirim. Angel Olsen vokali tam bu noktada devleşecek. Albümde buraya kadar olan kısımda Angel Olsen fark yaratıyor evet ama, Lights Out dinlerken saygı da duymaya başlıyorsunuz.

Dinlerken bir düşüp, bir kalkmanızı, yer yer koşup, yer yer sırt üstü yere yatmanızı sağlayan hislerin hepsini tek bir şarkıda da yaşayabiliyorsunuz. O da yedinci şarkı Stars. Ama yorulmayacaksınız ve çok hoşunuza gidecek! Zaten Stars’ın sona ermesiyle albümün sonsuz düşüşü başlayacak. O kadar düşüp kalkmanın sonu genelde düz yolda, sakince ilerlemek olmuyor. Felaket, felaketi çeker. Iota, Dance Slow Decades, Enemy ve Windows albümün geri kalan şarkıları. Aşağı indikçe iniyor. İnsan uçurumdan ne kadar yavaş düşebilir? Uçurumu anlayan susar mı? Çok fazla soru sormayın kendinize. Dinleyin ve düşün. Albümü başa aldığınızda yeniden koşmaya başlayacaksınız çünkü!

Kış kamuflajları bile hazırladık kendimize. Kışı sabırsızlıkla beklediğimiz kış aylarındayız. Korkunç bir gündemdeyiz ve korku filmi gibi olaylara şahit oluyoruz her gün. Sabah olmasından korkuyoruz karşımıza ne çıkacak acaba diye. Müzik dinleyin, yoksa akıl sağlığınızı korumak çok zor. Hala kışı özlüyorsanız ve ihtiyaç duyuyorsanız kibrit sesli kadın Angel Olsen’i çakın. Siz de mi korkuyorsunuz o zaman hi-five!