[vc_row][vc_column width=”1/2″][vc_column_text css_animation=”left-to-right”]
Albüm Puanı: 6.5
Label: 4AD
Yayınlanma Tarihi: 11.09.2015
Öne Çıkanlar:
1-Gibraltar
2-August Holland
3-No No No
Başından beri 2015, müzik açısından en heyecanlı yıllardan biri. Birbirinden nefis albümlerin çıkması ve birçoğunun da merakla beklenmesi… Yılın en çok beklenen ve 11 Eylül’de 4AD tarafından çıkan Beirut’un dördüncü ful albümü “No No No” da bunlardan biri.
Beirut, indie rock ve Balkan müziğini çok usta bir şekilde harmanlayıp kendine özgü bir tarzla üretim yapan bir grup. Dünyanın birçok yerinde de bir hayli hayran kitlesi var bunun doğal sonucu olarak. Zach Condon’in solo proje olarak başladığı Beirut’un ilk yıllarına gidecek olursak, 2006 yılında Gulag Orkestar ile enfes bir şekilde yola çıkıldı. Zach, müzikal dahi diye tanımladığım yegane isimlerden biri günümüz müzisyenlerinden. Henüz 20 yaşındayken birçok Beirut dinleyicisinin favorisi saydığı ve müzikal açıdan da çok güçlü olan bir albüm ortaya çıkarmak çok büyük yetenek gerektiriyor.
“Bratislava” ve albüme adını veren “Gulag Orkestar”in enstrümantal zenginlikleriyle verdiği his 9 yılın ardından etkisinden hiçbir şey yitirmeden devam ediyor. Bunu takiben gelen “The Flying Club Cup” da ayni ögeleri barındıran ve buram buram doğu Avrupa müziğini hissedebildiğimiz bir albüm. 2011’de çıkan “The Rip Tide” biraz daha yavaş ve daha az Balkan müzik ögeleri barındırsa da hala Beirut tarzında olan şarkılar içeriyor. Bu albümlerdeki şarkılar ve müzikal alt yapılardan sonra dördüncü full albümleri “No No No“dan da ayni doğrultuda beklentiler çok yüksekti Beirut’tan, hele ki üstüne 4 yıllık bir özlem de olunca arada…
11 Eylül’de son bulan hasret, birçok Beirut dinleyicisi gibi beni de az biraz hayal kırıklığına uğrattı. Albüm gerçekten keyifle dinlenebilecek iyi bir albüm. Ama kendi açımdan beklentim o kendine özgü Balkan ezgileri barındıran, horn, trompet gibi enstrümanların yoğunlukta olacağını düşündüğüm bir albümdü. Ancak, Beirut bu albümde kendine özgü enstrüman ve sound’ları çok az bir şekilde kullanmayı tercih etmiş. Gerçi daha önce birçok grupta da tanık olduğumuz gibi farklı bir müzikal arayışa geçme yönelimi birlikte yıllardır müzik yapan bireyler için oldukça doğal. Kaldı ki Zach’in bu dört yıllık süreçte kişisel açıdan yaşadığı zorluklar ve çıkmazların bu albümün şekillenmesinde çok büyük etkisi var. Belli bir noktaya gelip müzikal yeteneğinin kendisini terk ettiğini düşünmesi, artık şarki sözleri yazamamaya başladığını hissetmesi ve bunların yanında da son bulmaya başlayan evliliği… Bunlar illa ki her birey için zor olan olaylar. Bu süreçte Zach’in geçici olarak İstanbul’a taşınması büyük ihtimalle kendini tekrar bulma açısından önemli bir yere sahip.
Albümden çıkan ilk single “No No No” çok melodik ve daha çok pop ritimli bir parça. Sözlerine bakıldığında da Zach’in yeni bir başlangıca adim attığını gösteren de bir şarki. Beirut’un hiçbir zaman kaybetmediği bir özelliği bu albümdeki “No No No” gibi diğer hareketli parçalarda da kendini gösteriyor.
Albümden çıkan ikinci single, en iyi parçalardan biri olan “Gibraltar” ise başlangıcındaki davul ritimleriyle Zach Condon’in enfes sesinin bütünleştiği güzel bir açılış yapıyor. Albümdeki bir diğer etkileyici parça, At Once, Zach Condon’ın daha da güçlenmiş ve gelişmiş sesiyle ve söyleyiş tarzıyla kendi acisini bizim de fazlasıyla hissetmemizi sağlıyor içinde barındırdığı birkaç tekrarlanan sözle. Bir diğer dikkat çeken parça da August Holland. Beirut’un önceki albümlerindeki birkaç şarkıya (Santa Fe gibi) benzeyen tonlarda ve Zach Condon’ın kendine özgü agıt tarzında seslendirmesiyle oluşan bir parça. Zach’in vokal olarak geliştiği ve olgunluğa ulaştığını albümdeki şarkıların genelinde görmek mümkün.
Albümün üzücü yanlarından bir diğeri ise toplam uzunluğunun sadece 29 dakika olması. Birçok şarkiyi gerçekten de doya doya dinleyememe burukluğu açıkça ortada. “No No No“, yıllardır Beirut dinleyenlere farklı gelse de ve grubun en iyi albümü olmasa da, Beirut’un yeni müzikal elementleri deneyimlediği iyi bir çalışma.
Yazar: Simge Yarayıcı
[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/2″][vc_column_text css_animation=”right-to-left”]
Albüm Puanı: 6.5
Label: 4AD
Yayınlanma Tarihi: 11.09.2015
Öne Çıkanlar:
1-Gibraltar
2-As Needed
Çok zorlu bir dönem atlatan Zack Condon, 4 senelik bir aradan sonra Beirut ile acı tatlı bir albüme imza attı. Çok beklenen albüm geçtiğimiz ay yayınlandı ve Beirut’a yeni bir dönem açmış oldu. 2011 çıkışlı “The Rip Tide” albümlerinin dünya turnesinde üretkenliğini kaybeden Condon, kendini hastanede bulmuştu. Yorgunluktan tükenmişlik sendromuna yakalanan sanatçı, kalan konserlerini iptal edip dinlenmeye çekilmişti. Bu zorlu döneme bir de boşanma süreci katılınca Condon, kendini müzikten iyice uzaklaştırmıştı. Fakat yeni bir dönem pek uzakta değildi.
İstanbul’da filizlenen bir aşk, yeni duygular ve yeni fikirleri beraberinde getirdi. Condon yeni hayat arkadaşının Beirut’u tekrar canlandırdığını belirtiyor. Ne kadar fazla enstrüman o kadar güzel müzik felsefesini bir kenara bırakan Beirut, hiç olmadıkları kadar minimal bir şekilde karşımızda. “No No No” yeni bir aşkın ve minimal bir bakış açısının bizlere verdiği bir tropik bir meyve.
“No No No“, klasik bir Beirut çalışmasının özelliklerine sahip olsa da yeni bir dönemin ilk meyvesi olduğu tartışılamaz. Batı ve oryantal müziğin müthiş bir harmonisi üzerine temellendirilmiş melankolik bir albüm kendisi. Piyano üzerine kurulu; bongo, trompet ve perküsyon ile marine edilmiş bir akdeniz tabağını andırıyor. Tabağı renklendirecek parmak şıkırtıları, keman soloları ve trompet esintileri de mevcut ama eskiye göre çok daha tadımlık. Fakat albümün, sade ve narin bir çizgi yakalamış olmasına rağmen o klasik Beirut enerjisinden yoksun olduğunu belirtmek gerekiyor. Bazı şarkılarda yer yer coşkuyu hissetsek de albüm genel olarak tekdüze bir şekilde ilerliyor.
Açılış şarkısı olan “Gibraltar”, Condon’ın da bir röportajda dediği gibi, eski dönemi yeni döneme bağlayan bir parça olmuş. Alıştığımız Beirut coşkusunun kendini gösterdiği fakat yeni dönemin getirdiği minimal oluşumu da barındıran bir parça. Bongo ile o sıcak mutluluğu veren parça giriş için en uygun parça olsa da biraz da albümün yalancısı olmuş. Albümün, ikinci şarkı ile The National‘ın çizgisine doğru yavaş yavaş kaymasından dolayı Gibraltar’ın girişte verdiği enerji, hak etmediği bir noktada kalıyor.
30 dakikalık albümün 5. şarkısına geldiğimiz de ise, albümün bana göre baş yapıtı olan “As Needed” ile karşılaşıyoruz. Klasik batı piyanosu ile etnik enstrümanların inanılmaz birlikteliği, bizi Akdeniz’den başlayan ve Hint okyanusunda sonlanan bir yolculuğa çıkarıyor. Geniş bir ses yelpazesine sahip şarkı, bir gemi yolculuğu gibi adeta. Arp ve piyano ile zaman zaman dinlendiren parça, keman soloları ile bizi fırtınalı okyanuslara da sürüklüyor. Albümün en mayhoş ve en sade parçası olmasına rağmen, diğer şarkılara göre daha yenilikçi ve daha heyecan verici.
“No No No”, 6. şarkısı olan “Perth” ile bu heyecanı yükseklerde tutmaya devam ediyor. Narin ve tutkulu bir melodiye sahip “Perth” albümün en iyilerinden. Piyanonun müthiş ritmi şarkıyı taşırken Condon’ın sesi çıtayı iyice yükseltiyor. Canlı bir piyano solosu ile sonlanan şarkı benim için albümün de sonuna işaret ediyor. Zirveye “As Needed” ve “Perth” ile çıkan albüm bu şarkılardan sonra tekrar ilk dört şarkının tekdüzeliğine geri dönüyor.
Tadı damakta bırakan bir geçiş dönemi çalışması olmuş “No No No” Beirut adına. 3 şarkı ile dinleyenine tatmin edici bir müzik aşılayan fakat geri kalan şarkılarda dinleyeni biraz da boğan bir albüm. Kesinlikle tükenmişlik sendromunun bir çalışması olmuş. Buna rağmen yeni bir yaklaşım ile hazırlanmış olan çalışma çok büyük bir potansiyele sahip ve ileride yakalanılacak başarıların önemli izlerini taşıyor. İstanbul’da bulunan aşkın, “Perth” ve A”s Needed” gibi şarkılar üretmeye devam etmesi dileğiyle.
Yazar: Joshua Kaan Tekin
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]